Yıllardır dövüş sporlarında ter akıtıyoruz ve ilimizin gençlerini sporla buluşturuyoruz.
Kırk beş yıldır salon sporları yapıyor ve gençlere öğretiyoruz.
Önceliğimiz ahlak.
Ahlakı yoksa bir sporcunun olimpiyat şampiyonu olsa da bir değer değil.
Sporcuya değe veren önceli ahlak.
Benim sanatım yakın mesafe dövüş sporları, yani ring sporları.
Futbol ne kadar spor olsa da benim branşım değil.
Ancak, benim alanımda olmasa da bugün milyonları peşinden sürüklüyor. Arenalar doluyor, rantlar konuşuluyor, paralar dönüyor.
Bahisler oynanıyor, kumar çarkları dönüyor.
Artık spordan çok bir sömürü haline gelmiş durumda.
Geçen gün çok sevdiğim bir dostum spor merkezine ziyaretime geldi.
Konu spor olunca heyecanla, "Hocam, ben tam bir futbol fanatiğiyim!" dedi ve başladı anlatmaya:
"Futbol, yalnızca 90 dakikadan ibaret bir oyun değildir.
Yeşil sahalarda topun peşinden koşan yirmi iki oyuncunun çok ötesinde, milyonlarca insanın kalbinde yer eden bir tutkudur.
İşte tam da bu yüzden futbol taraftarlığı bir gönül işidir.
'Sen yoksan bir eksiğiz' diyorlar.
Stadyuma gidiyorsun, en uzak köşeden bile izlemek için cebinde paranı veriyorsun.
Hepsini tek tek tanıyorsun, biliyorsun ama onlar seni tanımıyor.
Soğukta donma pahasına maçlarını izliyorsun, onlar ise lüks arabalarına binip evlerine gidiyor.
Trilyonlar kazanıyorlar ama sana bir çay bile ısmarlamıyorlar.
Evinin her tarafını tuttuğun takımın renkleriyle, resimleriyle donatıyorsun. Ama birlikte çekilmiş tek bir fotoğrafınız bile yok.
Tutku, aşk, sevgiyle bağlanıyorsun, asla satmıyorsun ama onlar, üç kuruş fazla veren takıma gitmekte tereddüt bile etmiyorlar.
Yetmiyor, dönüp sana bir de gol atıyorlar ve atarken sevinmeye devam ediyorlar.
'Profesyonellik' deyip işin içinden çıkıyorlar.
Sen 'GOL!' diye bağırırken, aslında sadece bir gol olmadığını, onların hesaplarına primler yattığını görmüyorsun.
Bir takımı tutmak, yalnızca onun kazandığında sevinmek ya da kaybettiğinde üzülmek değildir.
Taraftarlık, renklerine âşık olduğun formayı sırtında taşımak, mazisini bilmek, geleceğine umut bağlamaktır.
Kimi zaman büyük zaferleri kutlamak, kimi zamansa derin bir hüzünle gözyaşı dökmektir.
Ama her durumda, aynı sevdaya bağlı kalmaktır.
Taraftarlık, bazen çocuklukta bir büyüğümüzden miras kalır.
Bir babanın elinden tutup götürdüğü ilk maç, tribündeki coşku, statta yankılanan tezahüratlar…
Bunlar, bir futbol sevdalısının yüreğinde açılan ilk yaradır ve o yara bir daha asla kapanmaz.
Kimileri içinse taraftarlık, bir isyanın, bir kimliğin, bir duruşun simgesidir. Çünkü futbol sadece bir spor değil, bazen bir yaşam biçimi, bir aidiyet meselesidir.
Sevdiğin takım bazen seni hayal kırıklığına uğratabilir.
Sahada istediğini veremeyebilir, yıllarca kupa yüzü göremeyebilir.
Ama gerçek bir taraftar için bu, sevgisini azaltmaz.
Çünkü futbol aşkı menfaat gözetmez; o bir gönül işidir.
Gün gelir, o yıllardır beklenen şampiyonluk nihayet gelir.
İşte o an, bunca yılın sabrı, bunca gözyaşı, bunca hayal kırıklığı tarifsiz bir mutluluğa dönüşür.
Bazıları, '22 kişi bir topun peşinden koşuyor, ne var bunda?' diye sorar. Oysa taraftar olmak, yalnızca skorlarla ilgili bir şey değildir.
O, bir duygudur; bir tribün kültürüdür, dostluk ve kardeşliktir.
Binlerce kişinin tek bir yürek olup haykırdığı tezahüratların, yıllar sonra bile kulaklarda çınlamasıdır.
Unutulmaz goller, tarihi zaferler, efsane oyuncular…
Bütün bunlar, taraftarın ruhunda iz bırakır.
Futbol taraftarlığı bir gönül işidir, çünkü sevdiğin takımı desteklemek için her zaman bir sebebin vardır.
En zor günlerinde bile yanında olup onu daha da yüceltenler gerçek taraftarlardır.
Ve bu sevda nesilden nesille aktarılır; yıllar geçse de formalar solsa da, gönülde taşınan renkler asla solmaz.
Sen hangi renklere gönül verdin?
Çünkü unutma, bir kez o renklere âşık oldun mu, bu sevda ömür boyu sürer…"
Ben takım sporların hiçbirine gönül vermedim benim gönül kendi spor dalım.
Senin gibi taraftar olmaktansa kendi sporumun teri ban daha güzel.
Bu ne tutku bu ne aşk dedim.
Şu futbola verdiği aşkı Allah’a dini İslam’a versen var ya dünyada en mutlu insan sensin desem de kafası bende değil haftaya oynanacak takımın derdinde.