Bilenler için unutulmak en büyük ceza…
Geçtiğimiz günlerde, sizlerin de yakından tanıdığı Ankara’da Kırşehir’e gelen eski bir siyasi dostumla uzun bir sohbet etme fırsatım oldu.
Ne yapsın eski günleri özlüyor.
Anlatacak birilerini dertleşecek dost arıyor.
Bugün baş tacı edilenlerin yarın yalnız kalabileceğini unutmadan yaşamak gerek.
Çünkü herkesin bir “eski zamanı” olacak.
Konuşmamızda Eskiden yaptığı hizmetlerden, ülke için duyduğu sorumluluktan, geçmişin koşuşturmacasından bahsetti.
Gözlerinde hem gurur hem kırgınlık vardı.
“Şimdi unutuldum,” dedi.
Ben de ona şöyle söyledim:
“Çok üzülme, bugün saltanat sürenlerin sonu da senin gibi olacak.
Bugün devran onların, siyasi güç onlardan yana.
Ama unutma, gün döner.
Bugün bahar sananlar, yarın kışa uyanır.
Bu düzen böyle sürmez.”
İktidarın Seçilmiş biriydi, derdi çoktu belli ki.
İçini boşaltacak birini bulmuştu, anlattı da anlattı…
“Eskiden Kırşehir’in sokaklarına çıktığımda dost sandıklarımı selamlamaktan başım dönerdi,” dedi.
“Şimdi ben selam verecek dost bulamıyorum.
Cadde başlarında beni bekleyenleri görürdüm.
İşyerlerinde, kahvehanelerde ‘Başkanım, vekilim, çay içelim’ diyen olurdu. Şimdi ne çay var ne de sohbet…”
Derin bir iç çekti.
“Sorunlarını dinlerdim insanların, çözüm arardım.
İş isteyenlere iş bulurdum.
O günlerin hiç bitmeyeceğini sanırdım.
Meğer hepsi geçiciymiş…
Bugün hüzün günleri yaşıyorum.
Bahar sandığım mevsim hayalmiş.
Şimdi içimde hep kış var.”
Gözleri uzaklara daldı.
“Kapımı ne çalan kaldı, ne de sokakta hâlimi soran.
Anladım ki dünya böyleymiş.
Gün geliyor, kim olursan ol unutuluyorsun.
Hizmet etmişsin, çözüm üretmişsin...
Lafmış hepsi.
Bunu anladım, ama geç anladım.”
Siyaseti, başkanlığı, partiyi bir kenara koydu.
“Hepsi boşmuş,” dedi.
“Bugün hava atanlar, vekil, başkan olup gösteriş yapanlar sanmasın devran hep böyle gidecek.
Gün gelir devran döner.
Ve sonları benim gibi olur.
Kapıları çalınmaz, dostları olmaz.”
Bu sözler bir iç döküşten öte, aslında bir hayat dersiydi.
Ne kadar acı…
Terk edilmek, unutulmak…
Yüksekteyken yere düşmek…
Bir zamanlar tepeden bakarken, şimdi sokaklarda yalnız yürümek…
Saltanat bittiğinde, bir köşede unutulduğunda…
Unutmayın, makamlar geçici, insanlık kalıcıdır.
Bir gün selam verdikleriniz, yarın selamınıza muhtaç olabilir.
Vefayı sadece sözde değil, eylemde yaşatmak gerek.
Evet…
Hemen hemen herkes, hayatının bir döneminde terk edilmiştir.
İstenmeyen, geride bırakılan ya da başkası için bir anda yok sayılan olmak…
Gerçek sadakat, güçlü olana değil; düşenin elinden tutana yakışır. Unutulanları hatırlamak, kaybedilen vefayı yeniden yeşertir.
Bir gün siz de unutulursanız...
İşte o zaman anlayacaksınız; en kıymetli şeyin koltuk değil, arkanızdan iyi konuşacak birkaç vefalı insan olduğunu.