Bir sabah uyanırsın… Her şey yerli yerinde gibidir ama içinde tarif edemediğin bir eksiklik dolaşır.
Sanki bir yerin ağrıyor ama neresi olduğunu bilmiyorsun. Ne konuşmak fayda eder, ne susmak… O an anlarsın: İçin bir şey arıyor. Ruhun bir sığınağa ihtiyaç duyuyor.
İşte o hâlin adı: Niyaz.
Kelimeye gerek kalmadan içinden yükselen o fısıltı. Ellerini göğe kaldırmadan da açılmış sayılan avuçlar. Ne söylediğini kimsenin duymadığı ama Rabb’in bildiği bir iç konuşma...
Bazen yalnızca “Yetiş Ya Rab” demeye gücün yeter.
Bazen “Beni bana bırakma” cümlesi dökülür dudaklarından.
Ya da hiç konuşmazsın… Gönlün dile gelmiştir zaten.
Eskiden dualar süslü değildi ama çok kıymetliydi. Sabah ezanından önce kalkıp sessizce edilen dualar, çocukların başında bekleyen anaların gözyaşına karışırdı. Tarlada tohum atılmadan önce değil, niyaz edilmeden hiçbir şey beklenmezdi. Herkes bilir, dua tohumdan önce toprağa düşmeliydi.
Bugün çok şey biliyoruz ama fazla susuyoruz. Kalbimiz dolu, dilimiz yorgun. Duygularımız karışık ama yine de içimizde bir ses var. Hep aynı yöne dönüyor: Allah’a. Sessizce, derinden, içimizden…
Kimi zaman “Sen bilirsin Allah’ım…” deyip susuyoruz.
Kimi zaman “İçim ferahlasın yeter” diyoruz.
Kimi zaman bir yudum huzur istiyoruz sadece.
Ama her seferinde yönümüz belli: Gönülden gelen bir yalvarışla Yaradan’a.
Nafi’nin o kadim sözü gelir aklıma:
“Kulun kalbi niyazla arınır, dili susar ama gönül konuşur.”
Bu yüzden bazen hiç dua etmiyor gibi hissederiz, oysa kalbimiz çoktan başlamıştır.
Dualar kimi zaman gecenin sessizliğinde, kimi zaman sabah ışığıyla akar.
Bir yaprağın kımıldayışı kadar hafif, ama göğü titretecek kadar içli olur.
Yağmurun buluttan ayrıldığı an gibi…
Göğe salınan her niyaz, vakti geldiğinde rahmet olur.
Ve sonra şu yalın cümle dökülür yürekten:
“Allah’ım, kalbime iyi gelecek ne varsa ona yaklaştır.”
“İçimi daraltanı değil, ferahlatanı yolla bana.”
Niyaz etmek; zayıflık değil, gücün en saf halidir.
Kendine dönmektir. Kabullenmektir. Teslimiyettir.
Kalbin secdesi, ruhun sığınağıdır.
Ve ben şimdi bu satırların ardına bir dua bırakıyorum:
Allah, sizi sizin bile unuttuğunuz dualarla buluştursun.
Derdinizi en güzel şekliyle hafifletsin.
Hakkınızda hayır olanı vaktinde ve gönlünüze huzurla getirsin.
Çünkü bazı yollar yürümekle değil, dua etmekle aşılır.
Ve en kıymetli yol, kalpten kalbe giden yoldur.