Bir mekâna adım attığınızda burnunuza gelen ilk koku kadar, gözünüze çarpan ilk detay da çok şey anlatır.

Veysel Usta’nın börekçisine girer girmez fark ettiğiniz o detay, tavandaki mavi beyaz dekorun zarif uyumudur. Gökyüzünü andıran bu renkler, içeriye ferahlık katıyor. Sanki sabahın ilk ışıklarıyla yoğrulmuş bir huzur duvarlardan süzülüp masalara konuyor. Her desen, ustanın sadece mutfakta değil, mekânın ruhunda da incelik peşinde olduğunu anlatıyor.

Tavanın altına sinmiş börek kokusu, çaydan yükselen buhar ve loş ışığın arasında bir sıcaklık var burada. Tüm ayrıntılar, “özen” kelimesinin somut hâli gibi. Tezgâhın ardında, hamuru inceltirken bile titiz davranan Veysel Usta’yı izlemek, bir zanaatkârın sahnesine tanıklık etmek gibi. Her katmanda sabır, her tepside emek gizli.

Peynirli böreğin uzayan lezzeti, kıymalının tok aroması, patateslinin çıtır kenarı… Her biri tam kararında, ölçüsünde, kendi hikâyesini anlatıyor. Bu lezzetlerin yanında, duvarlarda asılı eski fotoğraflar, geçmişe ince bir selam gibi. Mekân, nostaljiyle günümüzü buluşturuyor.

Veysel Usta’nın dükkânında yalnızca karın doymaz; sohbetle, misafirperverlikle, incelikle ruh da doyar. Bir fincan çay eşliğinde börek yerken, kendinizi evinizde hissedersiniz. Çünkü buradaki lezzet sadece damakta değil, insanda iz bırakır.

Dükkândan çıkarken fark ediyorsunuz: Lezzet kadar, mekânın atmosferi de hafızada yer ediyor. O mavi beyaz tavan süslemeleri, içeri giren herkese adeta şunu fısıldıyor: “Burada her şey gönülden yapılır.”

Puanım: 10/10.
Çünkü burası sadece börek yenen bir yer değil; özenin, zarafetin ve ustalığın bir araya geldiği küçük bir sanat mekânı.