Bakır işçiliği, eski halk sanatlarının en köklü dallarından biri olarak, yalnızca demir çağına değil, daha da erken dövrlere – Tunç ve Neolitik çağlara kadar uzanan tarixi ilə seçilir. Azerbaycan’da bakırcılık sanatının ortaya çıkışı ve gelişimi oldukça eski dönemlere dayanmaktadır. Arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkarılan bakır eşyalar, bu toprakların çok erken tarihlerden itibaren metalürji ve uygulamalı sanatlar açısından mühüm bir merkez olduğunu ortaya koymaktadır.
Azerbaycan’ın çeşitli bölgelerinde – özellikle Nahçıvan, Gence, Şeki, Gebele, Şuşa ve Bakü çevresinde yürütülen kazılar sırasında elde edilen bakır ve tunçtan mamul eserler, Neolitik Döneme, yani M.Ö. 6. binyıla tarihlenmektedir. Bu dönemde insanlar doğal bakır madenlerini eriterek, temel ev ve süs eşyaları – bilezikler, küpeler, iğneler, bıçaklar ve kaplar üretmeye başlamışlardır. Zamanla bu sanat dalı daha da gelişmiş; bakır ustaları ince işçilik, süsleme ve motiflerle bezenmiş sanat eserleri yaratmışlardır.
Bakır işçiliği sadece gündelik ihtiyaçları karşılamakla kalmamış, aynı zamanda estetik ve sembolik anlamlar taşıyan kültürel bir unsur hâline gelmiştir. Bakırcılık ürünleri, evlerde günlük kullanımın ötesinde, bireylerin zevk anlayışını, toplumsal statüsünü ve maddi refah seviyesini yansıtan göstergeler olarak kabul edilmiştir.
Geleneksel bakırcılık sanatı, yüzyıllar boyunca usta-çırak ilişkisi yoluyla nesilden nesile aktarılmış; bu alanda uzmanlaşmış zanaatkârlar – bakırcılar, kendilerine özgü tezgâh ve aletlerle bu zengin sanatı koruyarak yaşatmışlardır. Günümüzde de Azerbaycan’daki etnografya ve tarih müzelerinde geçmişin değerli bakırcılık örneklerine rastlamak mümkündür.
Bir sanat dalı olarak bakırcılığın kurumsallaşması, özellikle Orta Çağ’dan itibaren Azerbaycan’ın birçok büyük kentinin önemli bakırcılık merkezlerine dönüşmesine yol açmıştır. Bu sanat sadece pratik ihtiyaçları karşılamaya yönelik değil, aynı zamanda bir sanat dalı olarak şekillenmiş; zamanla halkın kültürel mirasının ayrılmaz bir parçasına dönüşmüştür.
Bakır işçiliği sanatının Azerbaycan’da çok erken dönemlerden itibaren yüksek seviyede gelişmiş olduğu, Avrupa ülkeleri ve Rusya’nın önde gelen müzelerinde korunan bakır eserlerle de açıkça ortaya konmaktadır. Bu koleksiyonlar, Azerbaycanlı ustaların el işçiliği konusundaki ustalığını ve zengin estetik anlayışını tüm dünyaya tanıtmakta önemli bir rol oynamaktadır.
Özellikle 19. yüzyıldan itibaren Lahıc, bakırcılık sanatının en önemli merkezine dönüşmüştür. Burada yaşayan ustalar, nesilden nesile aktarılan meslek sırlarını koruyarak bu sanatın canlı geleneklerini günümüze kadar yaşatmayı başarmışlardır.
Lahıc ustalarının bakırdan ürettikleri ve karmaşık, ince motiflerle süsledikleri sürahi, kazan, ibrik, buhurdan, testi, leğen, sini, tepsi, süzgeç, kepçe, kâse, cam bardak, çaydanlık, lamba gibi çeşitli ev eşyaları yalnızca Azerbaycan’da değil; Orta Asya, Dağıstan, Gürcistan, İran, Türkiye ve daha birçok ülkede de tanınmış ve yüksek değer görmüştür.
Lahıc bakırcılığı esas olarak yalnız Lahıc kasabasında, özellikle de “Bakırçılar Pazarı” olarak bilinen Ağalı Mahallesi'nde yoğunlaşmıştır. Bu pazar, uzun yıllar boyunca sanatkârların bir araya geldiği, ürünlerini ürettikleri ve sergiledikleri geleneksel bir sanat mekânı olmuştur.
Lahıc kasabası, İsmayıllı bölgesi sınırlarında, Girdimançay Nehri’nin sol yakasında, deniz seviyesinden 1375 metre yükseklikte, Büyük Kafkas Dağları’nın güney yamaçlarında yer almaktadır. İdari açıdan şehir statüsüne sahip olan Lahıc’ın kendi belediyesi bulunmaktadır. Yalnızca mimari görünümüyle değil, aynı zamanda bakırcılık ve diğer halk sanatlarıyla da ünlü olan bu eski kasaba, Azerbaycan’ın geleneksel el sanatlarının yaşayan bir anıtı olarak kabul edilmektedir.
Gündelik yaşamlarında bakır ürünlerden faydalanan geniş bir topluluk Azerbaycan’ın farklı bölgelerinde, özellikle zanaatkârlık geleneklerinin korunduğu alanlarda yerleşmiştir. Bu topluluklar için bakır eşyalar yalnızca işlevsel araçlar değil, aynı zamanda kültür ve mirasın taşıyıcısı konumundadır.
Bakır işçiliğinde temel rolü üstlenen kişi bakır ustasıdır. Bu usta, üretim sürecinin tamamını yönetir, koordine eder ve yanında çalışan çıraklara geleneksel teknikleri aktarır. Üretim sürecinin teknolojik aşamaları yüksek hassasiyet ve ustalık gerektirir. Bakırcı veya demirci, ocağa hava vererek bakırı eritir; ardından bu maddeyi ince levhalar hâlinde şekillendirerek döver. Bir sonraki aşamada sanatkâr bu levhaları parlatır ve onları karmaşık ve zarif desenlerle süsler.
Bu sürecin son aşaması ise ustanın geleneksel bilgi birikimini, estetik anlayışını ve kültürel değerlerini yansıtan; çevreyle ve günlük yaşamla uyumlu tasarım örneklerinin uygulanmasından oluşur. Bu yönüyle her bir bakır eşya yalnızca işlevsel bir araç değil, aynı zamanda bir sanat eseri olarak değerlendirilir.
Usta, yalnızca üretim sürecinden değil, aynı zamanda üretilen eserlerin depolanması, satışı, diğer ustaların faaliyetlerinin değerlendirilmesi gibi konulardan da sorumludur. Bu durum onu sadece bir zanaatkâr değil, aynı zamanda topluluk içinde kültürel bir lider ve organizatör konumuna getirir. Bakır işçiliği sanatı kapsamında bilgi ve becerilerin aktarımı, kuşaktan kuşağa gerçekleşen bir süreçtir. Bu aktarım özellikle aile içi ilişkilerde — babadan oğula, ustadan çırağa — geleneksel usta-çırak modeliyle sürdürülegelmiştir. Azerbaycan’da birçok aile Lahıc’a gelerek bu zanaat geleneğini yerinde gözlemlemekte, bakırdan üretilmiş el emeği ürünleri temin etmekte ve bu ürünlerin sağlıklı beslenme üzerinde olumlu etkiler yarattığına inanarak günlük yaşamlarında kullanmaktadır.
Uzman ustalara göre, bakırcılık yalnızca geleneksel bir el sanatı değil; aynı zamanda yerel toplulukların başlıca geçim kaynaklarından biri, güçlü sosyal bağların oluşmasına ve kolektif aidiyet hissinin pekişmesine katkı sağlayan kültürel bir değerdir. Lahıc toplumunda bu sanat, ailevi ilişkilerin güçlenmesini teşvik eden, kültürel kimliğin muhafazasına hizmet eden ve aynı zamanda yerleşim yerinin millî ve tarihsel kimliğini yansıtan temel unsurlardan biri olarak değerlendirilmektedir.
30 Kasım – 4 Aralık 2015 tarihleri arasında Namibya’nın başkenti Windhoek’te düzenlenen UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Hükûmetlerarası Komitesi’nin 10. Oturumu çerçevesinde, 1 Aralık’tan itibaren üye devletler tarafından sunulan somut olmayan kültürel miras adaylık dosyalarının müzakerelerine başlanmıştır. Bu adaylıklar arasında Azerbaycan tarafından sunulan “Lahıc Bakırcılık Sanatı” dosyası da yer almıştır.
Komite oturumunda bu adaylıkla ilgili yürütülen değerlendirme sürecinde, sunulan başvuru dosyasının UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunmasına Dair Sözleşme’nin tüm kriterlerini eksiksiz biçimde karşıladığı ifade edilmiştir. Uzmanlar, dosyanın yalnızca içerik yönünden değil, aynı zamanda teknik ve yapısal bütünlük açısından da örnek niteliği taşıdığını vurgulamışlardır. Bu bağlamda, ilerleyen dönemlerde farklı ülkelerin hazırlayacağı adaylık dosyalarında söz konusu belgenin model olarak dikkate alınması tavsiye edilmiştir.
“Lahıc Bakırcılık Sanatı” adlı adaylık dosyası, Haydar Aliyev Vakfı Başkanı ve UNESCO ile ISESCO İyi Niyet Elçisi Sayın Mehriban Aliyeva’nın girişimi ve desteğiyle hazırlanmıştır. Dosyanın hazırlanma sürecinde Azerbaycan Kültür ve Turizm Bakanlığı (günümüzde Kültür Bakanlığı), Dışişleri Bakanlığı, Azerbaycan’ın UNESCO Nezdindeki Daimî Temsilciliği ile birlikte alanında yetkin yerel ve uluslararası uzmanlar etkin biçimde görev almıştır. Bu çok paydaşlı ve profesyonel iş birliğinin ürünü olarak hazırlanan adaylık dosyası UNESCO’ya sunulmuş ve yüksek takdir görerek kabul edilmiştir.
Bu çerçevede, “Lahıc Bakırcılık Sanatı”, UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Mirasın Temsili Listesi’ne dahil edilmiştir. Söz konusu gelişme, bir yandan Azerbaycan’ın köklü kültürel mirasının uluslararası düzeyde tanınmasını sağlarken, diğer yandan bu kadim zanaatın korunması, yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması yönünde önemli bir adım olarak değerlendirilmiştir.
UNESCO tarafından sağlanan bu uluslararası tanınma, Lahıc yerleşiminin sosyo-ekonomik yapısına da olumlu katkılar sunmuştur. Özellikle kültür turizminin gelişimi, yerel sanatkârlara yönelik ilginin artması, bakırcılık sanatına yönelen genç bireylerin sayısında gözlemlenen artış ve yeni nesil ustaların yetişmesi, bu sürecin somut çıktıları arasında yer almaktadır.
“Lahıc Bakırcılık Sanatı”nın uluslararası düzeyde tescil edilmesi, Azerbaycan halkının yüzyıllar boyunca yaşattığı geleneksel bilgi birikiminin, zanaatkârlık becerilerinin ve kültürel değerlerinin dünya kamuoyu tarafından kabul gördüğünün göstergesidir. Bu sanat yalnızca işlevsel eşya üretimiyle sınırlı olmayıp; aynı zamanda aileden aileye, nesilden nesile aktarılan manevi bir miras, toplumsal dayanışma pratiği ve ulusal kimliğin sembolü olarak da değerlendirilmelidir.
Bu tanınmayla birlikte Azerbaycan, yalnızca zengin kültürel mirasına sahip çıkan değil, aynı zamanda bu mirası koruma, yaşatma ve küresel ölçekte tanıtma noktasında örnek teşkil eden bir ülke olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Lahıc Bakırcılık Sanatı’nın UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne dâhil edilmesi, Azerbaycan’ın kadim zanaat geleneklerinin uluslararası düzeyde görünürlük kazanmasına ve bu değerlerin küresel kültürel mirasa anlamlı bir katkı sunmasına olanak tanımıştır.
Bu gelişme aynı zamanda, Azerbaycan’ın kültürel mirası yalnızca tarihsel bir zenginlik olarak değil; halkın kimliğini şekillendiren, toplumsal maneviyatı pekiştiren ve kültürel diplomasinin etkili bir enstrümanı olarak gören bir yaklaşımı benimsediğini ortaya koymaktadır. Devlet ve sivil toplum aktörlerinin ortak çabalarıyla hayata geçirilen bu tür girişimler, Azerbaycan’ın uluslararası alanda kültürün korunması ve tanıtımı yönündeki etkin katılımını, çok taraflı iş birliğine olan bağlılığını ve küresel kültürel diyaloğa sunduğu katkıyı açık biçimde gözler önüne sermektedir.