Kırşehir’in kalbi bu yıl yine kitapla attı.

Fuar alanında yalnızca stantlar değil, umutlar da sıralanmıştı yan yana. Kimi bir kitabın sayfasında çocukluğunu aradı, kimi bir yazarın gözlerinde kendi yarım kalmış cümlelerini tamamladı. Herkesin elinde bir kitap vardı belki, ama aslında her el bir başka ruha uzanıyordu.

Benim için kitap fuarı, bir imza masasından ibaret değil. O masa; kimi zaman bir annenin gözlerinde mahcubiyeti, kimi zaman bir çocuğun gözlerinde ışığı görme yeridir.

Bir babanın çocuğuna bakıp “Kitap tam ona göre ama şu an alamayız” deyişi, içimde uzun uzun yankılanan bir sessizliktir. Ve bu sessizlik beni susturmaz, daha çok yazmaya iter. Çünkü ben biliyorum ki, gerçek yazarlar sadece okunmaz, duyulur.

Fuarda her kitap ayrı bir soluktu; her okuyucu ayrı bir dünya…

Bu yıl “Ateş Böcekleri” adlı antoloji kitabım ve “Kitap Dostu Ayda” adlı çocuk kitabımla yer aldım. Minik ellerin heyecanla sayfalarını çevirip resimlere dalmaları, kimi zaman sessizce gülümsedikleri o anlar... İşte o anlar yazdığım her kelimeyi kıymetli kılan mücevherlerdi benim için.

Yazar olmak; kitap satmaktan çok, yüreğe dokunabilmektir.

Ve dokunduğunuz her yürek, sizi tekrar tekrar yazmaya çağırır.

Fuarın eksikleri de yok değildi. Organizasyon planlamasında aksamalar, yönlendirme yetersizlikleri, içerikten çok kalabalığa oynayan bazı stantlar…

Ama ben her şeyin ötesinde, bu şehrin kitapla büyüme arzusu olduğuna inanıyorum.

Bu yüzden diyorum ki:

Kitap fuarları yalnızca kültürel etkinlik değil, sosyal eşitlik alanı da olmalıdır.

Öğrencilere sunulacak sembolik para çekleri, dikkat çekici afişler, minik ama yüreğe dokunan hediyeler…

Bir çocuğun bir kitaba ulaşabilmesi, belki de onun hayatını değiştirecek ilk adım olabilir. Bu nedenle imkân yaratmak, sadece bir belediye görevi değil; bir vicdan sorumluluğudur.

Yazar arkadaşlarımın desteğiyle, bu yolculukta düşsem de kalkmayı öğrendim.

Her aksilik bana yazarlığın sadece üretmek değil, dayanmak, direnmek, yeniden inşa etmek olduğunu öğretti.

Çünkü her kitap bir direniştir aslında.

Karanlığa karşı bir ışık, sessizliğe karşı bir ses, unutulmaya karşı bir izdir.

“Ben yazdıkça içimde büyüyen çocukları görüyorum; her cümlemde bir hayale, her kitabımda bir yüreğe dokunuyorum.”

Ben kalemi elime her aldığımda, sadece yazmıyorum.

Yüreğimin kıyısına oturmuş tüm çocuklara, gençlere ve içindeki çocuğu unutmayan yetişkinlere sesleniyorum.

Bir kitabın kapağını açarken, içlerinde açılacak kapıları hayal ediyorum.

Kırşehir kitapla büyürse, içinde yetişen her çocuk kelimeyle kök salar.

Ve biz; yazarlar, okurlar, öğretmenler, anne babalar bu büyümeye birlikte tanıklık ederiz.

Kitapla kalın demek yetmez.

Kitabın izinde yürüyen her kalbe teşekkür ederim.

Beni sayfalarımda bulan herkese içtenlikle şunu söylüyorum:

“Bir gün değil, her gün kelimede buluşalım.”