Şöyle geriye yaslanıp bir 40-50 yıl geriye gidelim…

50 yıl önce köyde yaşayanlara fakir şehirde yaşayanlara zengin denilirdi.
Köyde yaşayanlar şimdi şehirlere yerleştiler şehirler de yaşayanlarda rahat ve temiz hava alalım diye köylere yerleştiler şehirler fakir köyler zenginleşti.
30-40 yıl evvel doğalgaz belki ülkemize yeni gelmişti bunu kullananlara zengin denildi evinde soba yakanlara fakir.
Şartlar değişti sırf soba yakabilmek güzine de patates yeyip soba çayı içmek için için mahalle köşelerinde ve taşra yerlerden sobalı ev kiralandı hatta alındı.
Fark?  Soba lüks oldu doğalgaz sıradan.
Biz ilkokula giderken hafta sonları giydiğimiz geniş paçalı elbiseler yakaları üzün gömlekler eski kafalı veya fakirlik göstergesi idi şimdi o kıyafetler moda diye yüksek fiyatlara satılıp giyiniyor.
 O zamanlarda yediğimiz her şey doğaldı şimdi doğal yiyecekleri bulabilmek için hatta kendimiz yetiştirebilmek için bağ bahçe satın alıyoruz.
Mahallelerde araba üç beş tane idi arabası olan mahallenin en zengini eşeği atı olan en fakir idi. 
Şimdi arabası olmayan ev yok ama atı olan ev çok az araba sıradan at lüks oldu.
Eskiden o kadar çok kanaatkar idik ki kimsenin bir başkasının malı ile mülkü ile çok fazla ilgisi olmaz dı şimdi millette bir hırs bir yarış her kes herkes ile maddesel anlamda yarış halinde.
Eskide elle çevrilen telefonlar vardı  oda mahallede ya bir evde yada iki evde bulunurdu.
Asker veya şehirden dışarı okumaya gidenler ancak arama yapar ve kendilerinden haber alınırdı. Aynı şekilde en çok ta asker mektubu ve evlenecek nişanlı kişilerin bir birlerine yazdıklar mektupların gelmesini her postacının yoldan geçmesini dört gözle beklenirdi.
Şimdilerde e-mail ile anında bilgi alıp dokunmatik telefonlarla, akıl almaz işler yapıyoruz.
Eskiden kar yağsın okullar tatil olsun bizde kartopu oynayalım kardan adam yapalım diye beklerdik, şimdilerde Uludağ’a Erciyes’e Palandökene Kartalkaya ‘ya kayak yapmaya gidiyoruz.
En garibi de bütün bunları eskiden kimse paylaşamazdı zaten ama laf bile etmez iken (giden var gidemeyen var diye) her şeyimizi en mahremlerimizi bile büyük bir keyif ile sosyal medya hesaplarımızdan paylaşıp ne kadar yorum ve beğeni gelecek diye bekleyen bir nesil haline dönüştük.
Eskiden sahip olduğumuz ancak kıymetini bilmediğimiz şeyler artık şaun çok kıymetli hale gelmeye başladı.
Cenaze evlerinde 40 gün yas tutulurken saygıdan dolayı mahallede hiç kimse müzik çalma şöyle dursun tv bile açmazdı.
Oysa şimdi cenazeler neredeyse musallada başlayıp taziyeler mezarlıkta son buluyor.
Saygıdan sevgiden paylaşım ve yardımlaşmadan hiç bahsetmiyorum çünkü onlar nerdeyse lügatlerimizden çıkardık.
Büyük küçük akraba eş dost diye bir kavram neredeyse kalmamış.
Keşke yukarda saydığım o geriye dönüşler bu konularda da gerçekleşse idi.
Arada bir mezarlığa gidin, arada bir hastanelere özellikle yoğum bakım ünitelerine gidin gidin ki hayatın ne kadar önemli paranın pulun makam mevkiinin şan şöhretin zenginliğin hiçbir faydasının olmadığını az da olsa anlayın.
Anlayın  ki bu dünya hayatının bir halt olmadığını iyice kafanıza sokun.
Gözü görmeyen insana dünyanın güzelliklerini asla anlatamazsın…
Sevgi ile kalın…