DR. SACHİHİRO OMURA HAYATINI KAYBETTİ.

   Omura

Arkeolog ve sanat tarihçimiz Hüseyin Adıbelli’den duydum bu acı veren haberi 
“Çağırgan’da birinin düğününe gitsek diğerine gitmesek ayıp oluyor.” diyecek kadar Anadolulu, Kırşehirli olmuş, Kaman Kalehöyük’ün Ömer Hocası, kazı başkanı Dr. Sachihiro Omura hayatını kaybetti. Işıklarda uyusun.” diye duyurdu.
1949 Japonya doğumlu Dr. Omura, Türkiye’ye 1972’de öğrenci olarak gelmişti ve geliş o geliş. Ta ki 20 Mayıs 2025’de Kırşehir’in Kaman ilçesinde; gerisinde Türkiye’de Yarım asra yaklaşan arkeolojik çalışmalarını bırakarak hayata gözlerini yumdu.
Omura; Anadolu arkeoloji tarihine 1985’de başlattığı Kalehöyük kazılarıyla silinemez bir iz bırakmakla kalmadı, kurucusu olduğu “Japon Anadolu Arkeolojisi Araştırma Enstitüsü’yle de ardında büyük kültürel miras bırakarak veda etti dünyaya…
Ankara Üniversitesine girerek, Ortadoğu ve Anadolu arkeolojisine ilgisi nedeniyle Japonya, Mısır ve Anadolu'nun çeşitli illerinde arkeolojik kazılarda bulunan, yıllar sonra Prens Takahito Mikasa'nın kurduğu “Japonya Ortadoğu Kültür Merkezi-Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü” nün başkanlığına getirilen Sachihiro Omura  halen kaman Kalehöyük kazılarına da başkanlık ediyordu
Anadolu’nun kadim ve zengin kültür-tarih mirasının çekiciliğinde tüm akademik kariyerini ve kalan ömrünü Anadolu topraklarına vakfetmekle kalmadı, Türkiye’nin arkeolojik potansiyelinin uluslararası platformlarda tanıtımında başak bir rol üstlendiği gibi Türk-Japon dostluğuna da köprü oldu. 
“Kaman Kalehöyük” te başlayan kazılara “Yassıhöyük” ve “Büklükale”de eklenmiş  buralardan çıkan 5000’e yakın eserin, Kalehöyük yakınında kurulan “Kalehöyük Arkeoloji Müzesi”nde sergilenmesini sağladığı gibi, hemen bitişiğindeki “Prens Mikasa Anı Bahçesi” (Japon Bahçesi) ile birlikte Anadolu tarihine ilgi duyanları kısa sürede  bölgeye çekmeyi başardı.
 “Anadolu'nun Tarihi, Dünya Tarihidir.”
Vefat edene kadarki 76 yılının 1972’den itibaren 53 yılını Türkiye’de geçiren Omura;  Kalehöyük kazılarına devam ettikçe çoklarımızın haberdar olmadığı Anadolu tarihine yönelik açık ve samimi itiraf gibi şu sözlerini hatırladım: 
  “M.Ö. 2300'e kadar yani 4 bin 300 senesi kazılan Kaman-Kalehöyük'te kazının tamamen sonuçlandırılması için 70 sene daha gerekecektir Japonya’da sadece Japonya'nın tarihi vardır. Anadolu ile kıyaslanamaz. Anadolu'ya her yerden kavimler gelmiş. Gelen her topluluk, kendinden bir şeyler bırakmış. Anadolu'nun tarihi, dünya tarihidir.”
Omura başkanlığında ki 4.000 yıllık geçmişe sahip Kalehöyük kazılarında bugüne kadar tarihi MÖ 2300’e kadar giden, Osmanlılardan Eski Tunç Çağı’na uzanan 4 ayrı kültür katmanına ait çok sayıda eser gün yüzüne çıkarıldı. 
Omura’nın ;“Anadolu’nun merkezinde tarihi İpek Yolu üzerindeki bölgede bundan sonra yapılacak kazı çalışmalarında Kalkolitik ve Neolitik Çağlara dair katmanların açığa çıkarılması beklendiği” yönünde açıklamalar bulunuyor
 
Omura tüm bu değerli çabaları nedeniyle 2008’de Türkiye Cumhuriyetince “Liyakat Nişanı” ile takdir edilirken Japonya İmparatorluğu tarafından da  “Yükselen Güneş Nişanı” ile onurlandırıldı.
 Tabi birde kazılar boyunca kazılara destek anlamında şu sitemi atlanır gibi değildi:
“İş Bankasının Desteği Dışında Türkiye'den Başka Bir Destek Olmadı”
 “Kazının tamamlanabilmesi için 70 sene daha gerekli. Bu çalışmaların devamı için destek lazım. Şimdiye kadar Japonya'dan maddi destek aldık. İş Bankası'nın sağladığı çok anlamlı bir bağış (Kazılardan çıkan malzemeler üzerinde inceleme yapmayı sağlayan X-ray görüntüleme cihazı) dışında Türkiye'den başka bir destek olmadı.”
Kırşehir Kalesinde Kazı Yapmayı Çok İslemişti Ama…
 Bu arada “Kırşehir Kalesi” olarak bilinen “Kırşehir Merkez Kalehöyük” kazısına dair düşüncelerini bu kazıda görev alan Arkeologlarımızdan Hüseyin Adıbelli ’şöyle aktarıyordu: 
“Dr. Omura Kırşehir Kalehöyük kazılarımız sırasında da sık sık ziyaret etmiş ve buradan çıkan özellikle Demir Çağı ve Friglere kadar giden malzemeyi bizzat incelemişti. İki kazı arasında yapılan bu bilgi alışverişleri sırasında bize, ‘Kaman’da kazılara başlamadan önce Kırşehir Kalehöyük’ü de düşündüklerini, Ancak kale üzerinde camii vs. farklı amaçla yapıların oluşu, dahası halen kullanılmaları nedeniyle burada kazı yapmaya cesaret edemediklerini oysa Kırşehir’den çıkan arkeolojik malzemenin Kaman Kalehöyük’e göre daha kaliteli ve gösterişli olduğunu’ bizzat bana aktarmıştı.”

Türkleşen Japon Arkeolog Sachihiro Omura
 .
  Arkeolojik kazılarda Anadolu tarihinin izini süren bu değerli ve bir o kadarda mütevazı Bilim insanını kamuoyunun tanıması yönüyle, belki de en değerli röportajlardan birini vaktiyle sabah gazetesinin bir Pazar ekinde Nebahat Koç yapmıştı.   
“Türkleşen Japon arkeolog Sachihiro Omura” başlığıyla Sabah gazetesinin pazar ekinde yayınlanan Nebahat Koç ile yaptığı röportajı ona dair her şeyi o kadar güzel ve sade şekilde anlatıyor ki.
SABAH GAZETESİNİN PAZAR EKİNDE YAYINLANAN İŞTE O RÖPORTAJ
 - 32 yıldır Kaman'da yaşıyorsunuz. Kaman kazısının başlangıç hikayesi nedir?
- "Japonya'ya ait bir kültürü mü, yoksa altın mı arıyorsunuz? Ne yapıyorsunuz burada?" diye soruyor herkes. Mesele bunlar değil. II. Dünya Savaşı'nda Japonya'nın kaybetmesinin sebebini, Japonya Ortadoğu Kültür Merkezi Başkanı Prens Mikasa bana şöyle anlatmıştı: "Dünya tarihini öğrenmek gerekiyor. Bunun için özellikle dünya tarihinin tam merkezi olan Anadolu'da arkeolojik kazı yapmalıyız." Böylece başladık. Asur Ticaret Kolonileri Çağı'na ait tabletler ve koloniler çağında çok şiddetli yangına maruz kalmış bir saray tespit ettik. Sarayın içinde bronz silahlarla insan iskeleti ile çocuk cesedi bulduk. Bunlar bize, iki grup arasında büyük çatışma olabileceğini düşündürdü.
- Japonya'yla Türkiye'yi tarih açısından kıyaslar mısınız?
- Japonya'da sadece Japonya'nın tarihi vardır. Anadolu ile kıyaslanamaz. Anadolu'ya her yerden kavimler gelmiş. Gelen her topluluk, kendinden bir şeyler bırakmış. Anadolu'nun tarihi, dünya tarihidir.
- Şu an çalışmalarınız hangi aşamada?
- Kaman-Kalehöyük'te M.Ö. 2300'e kadar yani 4 bin 300 sene kadar kazıldı. Burada büyük bir yangın yaşanan tabakaya rastladık. Yangının sebebi üzerine hâlâ çalışıyoruz. Kaman-Kalehöyük kazımız 32 senedir devam ediyor ancak höyüğün henüz yüzde beşini kazabildik. Kazının tamamlanabilmesi için 70 sene daha gerekli. Bu çalışmaların devamı için destek lazım. Şimdiye kadar Japonya'dan maddi destek aldık. İş Bankası'nın sağladığı çok anlamlı bir bağış (Kazılardan çıkan malzemeler üzerinde inceleme yapmayı sağlayan X-ray görüntüleme cihazı) dışında Türkiye'den başka bir destek olmadı.
- Kazı camiasını nasıl özetlersiniz? Arkeologlar arasında bir rekabet var mı?
- Özellikle Prof. Tahsin Özgüç'ten ve diğer Türk arkadaşlardan çok şey öğrendim. Herkes şaka olarak, "Ne zamana kadar hocanın çantasını taşıyacaksın?" diye soruyordu. Hakitaten ben de 30 sene Tahsin Hoca'nın çantasını kimseye bırakmadım. Bugün de hocamın söylediklerini takip ediyorum. Japon arkeologlar Anadolu'ya çok geç geldi. Onun için Japonlar, arkeoloji camiasının dışındadır. Arkeologların arasında tabii ki rekabet var. O yarışa ben ancak 20 sene sonra katılmak isterim. Çünkü Anadolu'da Türk, Alman, Fransız, İtalyan, İngiliz ve Amerikalı arkeologlar 100 seneden fazladır çalışıyor. Biz daha 30 senedir çalışıyoruz. Yavaş yavaş bu camiaya girebilirsek çok memnun olacağım. Kazının tamamlanabilmesi için 70 sene daha çalışmak gerekir.

YAKIN ÇEVREM BANA ÖMER DİYOR
- Bu kadar yıldır Türkiye'desiniz... Bizden biri oldunuz diyebilir miyiz?
- Evet, artık Türkiyeli oldum. Buradakilerle kolayca anlaşabiliyorum. Düşüncelerini hemen anlayabiliyorum. Hem de Türk arkadaşlarım bambaşka. Yakın çevremdekiler de beni artık Türk sayıyor ve Ömer diyor. Ayrıca Türkiye çok güzel, zengin bir ülke, her şey bol. Anadolu'da dört mevsim var. İç Anadolu'daki sonbahar harika.
- Kendinizden sonra çalışmaları devam ettirecek ikinci nesil arıyorsunuz. Peki, siz ne yapacaksınız?
- Ne kadar istesem de benden sonraki uygun adamı bulmak kolay değil. Türk, Japon, ABD'li benim için fark etmiyor. İşini tam yapacak adam lazım. Türk öğrencilerden devam ettirecek ikinci adam bulursam, hemen ona bırakmak isterim. Japon öğrencilerden pek fazla ümit yok gibi, maalesef. Sonrasında Japonya'da da Türkiye'de de kalabilirim. Türkiye'nin çok güzel yerleri var. Fethiye ya da Ege'nin başka bir yeri olabilir. Tabii izin veriyorsanız... (Gülüyor)
- Kazıdaki köylülerle aranız nasıl?
- Çalışanların çoğu yanımızdaki Çağırkan köyünden. Şimdiye kadar 20'den fazla kişi Kalehöyük kazısından emekli oldu ve bunların oğulları, hatta torunları kazı çalışmalarına geliyor. Köye pek fazla gitmiyorum çünkü hem kampımızda çok iş var hem de köye rahatsızlık vermek istemiyorum. Çünkü bir kez gittiniz mi hepsine uğramanız lazım. Sadece yanımda çok uzun yıllar çalışan bir arkadaşımın düğününe gittim. Bir kişiye gidip diğerine gitmeseniz ayıp olur. Yoksa Anadolu'nun misafirperverliği bambaşka. Diğer ülkelerde böyle misafirperverlik göremedik.
- Çalışmalarınız hakkında yeterince bilgi sahibi değiliz. Neden bizimle paylaşmıyorsunuz?
- Bu projeleri tam oturttuğumuzu söyleyemem. Daha çok çalışmamız gerekli. Bir sağlama oturtayım, benden sonra gelecek kişiye emanet edeyim. Kaman'da Prens Mikasa Bahçesi, yani Japon bahçesi var. Geçen yıl 80 bin ziyaretçi geldi. Bu yıl 100 bin kişi bekliyoruz.
- Siz ve eşiniz de bizzat kazılara katılıyor musunuz? İşinizin dışında neler yaparsınız?
- Evet. Eşim de Yassıhöyük'te kazı yapıyor. Benden daha iyidir. Eski Tunç Çağı'na ait bir sarayı kazıyor. Çok güzel malzemeler çıkartıyor. Kazıdan sonra bazı arkeoloji müzelerini geziyoruz. Vaktimiz olursa, Avrupa'daki müzeleri geziyoruz. Büyük bir kitaplığımız var. Bol bol kitap okuyoruz.
- Türkiye'yi çok gezdiniz mi?
- Turistik amaçlı olmasa da talebeyken çok gezdim. Kaman'dan önce Elazığ'da kazı yaparken arkadaşlar ile birlikte Gaziantep, Adıyaman, Urfa, Van, Doğubeyazit ve Kars'ı gezdik. Ağrı Dağı'nı gördük. Çok güzeldi. Tabii ki Ege ve Antalya'yı da gezdik. Türkiye'de gezilecek o kadar çok yer var ki, hepsini görmek mümkün değil.
- Mutfağımız hakkında neler dersiniz?
- Yemek konusunda çok rahatız. Türk mutfağı çok güzel. Kampta her gün Türk yemeği yiyorum. Hiç bıkmıyorum. Özellikle yoğurt ve peyniri çok seviyorum. Köy yoğurdu en güzeli. Japonya'ya kısa sürelerle dönerken bunları yanımda götürüyorum.
- Dinlediğiniz bir sanatçımız var mı?
- Türk müziğini çok severim. Mısır'da bile kazı yaparken radyoda Türk müziği dinliyordum. Biz talebeyken, 70'li yıllarda Nilüfer'in, Ajda Pekkan'ın şarkılarını her gün söylüyorduk. Kimler geldi kimler geçti isimli parçayı Türk arkadaşlarla hep birlikte söylemekten büyük keyif alıyorduk.