Sevgili dostlar daha önce köşeme bir çok önemli ismi taşımıştım. Bir süredir Talat Paşa’yı yazmak istiyordum .Kısmet bugüne imiş.

           Mehmed Talat Bey, Kırcaali’nin Çepelce Köyü ahalisinden  Ahmet Vasıf efendi’nin oğludur. Ahmet Vasıf, Edirne’de medrese tahsili gördü, kadılık ve müstantıklık ( Sorgu Hakimi)  yaptı. Vize müstantıkı iken izinli olarak  Kırcaali’ye geldiğinde  vefat eder.  Talat  Bey ile  birlikte iki kızını (Hayriye ve Kamile)  da geride bırakır. Talat beyin annesi  Hasköylü Hürmüz Hanımdır.

           Talat  Bey  hatıralarında  ailesi hakkında şu bilgileri  vermektedir: ”Benim babam Balkan Harbi’ni müteakip  Bulgaristan’a terk olunan  Kırcaali kazasının  Çepelce köyünde doğmuştur. Edirne vilayetinde bu kaza halkına  “Dağlı”  denmektedir. Bunlar vaktiyle Anadolu’dan hicret etmiş olan eski ve halis  Türk ailelerine mensupturlar. Bunlarla Pomaklar arasında hiçbir münasebet yoktur. Tahsilini Edirne Medresesinde  ikmal etmiş olan babam, orada Çepleci  Ahmet Efendi olarak tanınmış  ve ilahiyat müderrisliği yapmıştır. Babamın babası da Ak Hüseyin olarak tanınmıştır. Ak Hüseyin’in  Alemdar’ın ihtilalcileriyle  birlikte İstanbul’a  geldiği iddia edilmektedir. Her ikisinin de mezarları ve hatta Ak Hüseyin’in babasının mezarı dahi  Çepelce’de bulunmaktadır. Annem aslen Kayseri’lidir. Onun baba tarafından büyük babası da  Çolak Mehmet Ağa olup, yeniçeri olarak Edirne’ye gelmiştir. Gerek kendisi gerek oğlu tomruk Ağalığı yapmışlardır. Ana tarafından büyük annem de Kırcaali dağlarında Dedeler köyündendir.

              Talat Paşa kendisinin Türk olmadığı , Çingene olduğu yolundaki iddialara: “ Ben Türk oğlu ve  bir Müslüman babanın  Müslüman oğlu olduğumu her zaman ispat edebilirim” demiştir.

                Halil Menteş anılarında Talat Paşayı şöyle anlatır: “…delici ve çekici kudrete sahip  zeka fışkıran sevimli  ve iri siyah gözleriyle , büyük ruhunu dolduran samimiyet, vefa, vatanseverlik  ve feragatiyle  yiğit  bir Türk oğlu, tarih boyunca  büyük vazifeler görmek üzere yaratılmış müstesna şahsiyetlerden biriydi. İçindeki hızlı  hürriyet ve vatanseverlik hamlesiyle önündeki  engelleri devire devire  mukadder olan yolunda  sonuna kadar yürümüş bir insandı”

                 -Eşi Hayriye hanım ise: “Evine bağlılığı da büyüktü.Avı severdi. Ata da düşkündü. Üç adet atı vardı. Talat Paşa içki içmezdi. Ben paşanın ağzına alkol koyduğunu görmedim. Hatta evimize bile bir şişe  rakı girdiğini bilmiyorum. Aksine dindardı. “Yarın kandil  çocuklar…” der ve hep beraber oruç tutardık. Her sabah abdestini alır namazını kılar ,”İnna fetahnaleke”  okur, öyle işine gideri. Cuma namazlarını da hiç kaçırmazdı” diyecektir.

                Talat Paşa , lüks ve israfı sevmezdi. Hangi makam ve mevkide olursa olsun, alışkanlıklarından vazgeçmezdi.Paşanın yaz günlerinde en çok  sevdiği yemek çeşidi,  domates, peynir ve ekmek idi. Dahiliye nazırı olduğu  zaman bile  makam odasına evden getirdiği  bu tür yiyecekleri çıkarır ve yerdi. Arkadaşları onun bu alışkanlığını işgal ettiği makamdan dolayı eleştirirlerdi. Hatta sadrazam olduğu dönemde bile  yemeğini sefer tası ile  eşi evinden Babıali’ye gönderirdi.

                    Birinci Dünya Harbi yıllarında , millet süpürge tohumu ekmeği yerken, Talat Paşa da  evine vesika ile aynı ekmeği alıyordu.Bir gün Askeri Levazım reisi  Topal İsmail Hakkı Paşa  evlerine gelmişti.  Sadrazamın evinde  bu çamur gibi ekmeğin yendiğini görünce  Talat Paşa’nın şoförünü yanına çağırmış , ertesi gün gelip kendisini görmesini tembihlemişti.  Topal İsmail Hakkı Paşa’nın niyeti açıktı. Talat Paşa’ya beyaz ekmek gönderecekti.  Ertesi gün kendisini ziyaret eden şoföre bir torba beyaz ekmek verip  Talat Paşa’nın evine gönderdi. Talat Paşa’nın hanımı ve doksan yaşındaki annesi bu hediyeye  son derece memnun olmuşlardı.