Hz. İbrahim’in baltası bugün ellerimizde değil.

Hz. İbrahim’in baltası bugün ellerimizde değil.

Belki de artık o baltayı taş kırmak için değil, kalplerin üzerindeki perdeyi yırtmak için kullanmamız gerekiyor.

Çünkü en tehlikeli put, insanın içindekidir: Kibrin putu, benliğin putu, nefsi ilah edinmenin putu...

Kur’an bunu açıkça söyler: “Kendi hevasını ilah edinen kimseyi gördün mü?” (Câsiye 23)

Yani bazen insanın taptığı şey ne bir heykel, ne bir insan, ne de bir güç olur.

Kendi arzusudur.

Nefsinin sesine “emir” muamelesi yapar.

Ve farkında olmadan Nemrut’un tahtına kendi benliğini oturtur.

Nemrut bir kişi değil, bir zihniyetti.

“Ben hayat veririm, ben öldürürüm” diyen bir azgınlıktı.

Bugün o zihniyet, her çağın insanında yeniden doğuyor.

Bir politikacının hırsında, bir yöneticinin kibirinde, bir sanatçının şöhret tutkusunda, hatta bazen bir müminin “ben daha takvalıyım” iddiasında bile…

İbrahim (AS), ateşe atılacağını bile bile o zihniyete başkaldırdı.

Çünkü biliyordu ki, iman bazen ateşle imtihan edilir.

Ve ateş, Allah’ın izniyle gül bahçesine döner.

Bugün bizden beklenen şey, belki de aynı cesaret:

Putları yıkmak için ateşe yürüyen bir kalp cesareti.

Korkmadan, çıkar gözetmeden, yalnız Allah’a dayanarak…

“Hasbiyallahu ve ni‘mel vekîl” diyebilmek ve gerçekten Allah bana yeter diyebilmek.

Her çağ, kendi putlarını üretir.

Ama her çağda İbrahim’in baltasına muhtaç yürekler de vardır.

Bugün biz o baltayı unuttuk.

Onu müzeye kaldırdık; belki çocuklarımıza hikâye olarak anlattık.

Oysa o balta, hâlâ kullanılmayı bekliyor, Eğer gerçekten İbrahim’in yolundan gitmek istiyorsak, önce kendi putlarımızı tanımamız gerek.

Ve onları bir bir kırmamız.

Belki acıtacak, belki yalnız kalacağız.

Ama ateşe düşmekten korkmayanlar, sonunda hakikatin serinliğini bulurlar.

Hz. İbrahim (AS), Nemrut’un karşısında sadece bir insan değildi.

O, bir duruştu.

O duruş bugün hâlâ yaşıyor: Her kim hakikati batıla değişmezse, her kim çıkarını inancının önüne koymazsa, her kim Allah’tan başkasına eğilmeyi reddederse…

O kişi, çağımızın İbrahim’idir.

Bugün “Müslümanım” diyen nice insanın kalbinde hâlâ bir put köşesi var.

Kimi, Allah’tan beklemesi gereken yardımı ölmüş bir kuldan, kabirden istiyor.

Kimi, bir türbeye sarılıp gözyaşını toprağa akıtırken, aslında farkında olmadan o toprağa secde ediyor.

Kimi, “şu zat ebedi ölümsüz, olmasa olmazdı” diyor; oysa “ol” diyen sadece Allah’tır.