Sultan 2. Abdülhamid,1800’ün son çeyreğinde tüm dünyada gündeme gelen ve stratejik bir maden olduğu kabul edilen petrol için büyük çaba harcar.
Sultan 2. Abdülhamid,1800’ün son çeyreğinde tüm dünyada gündeme gelen ve stratejik bir maden olduğu kabul edilen petrol için büyük çaba harcar. Fakat o zamanlar yetişmiş jeoloji ve maden mühendisi olmaması Devlet-i Aliyye’nin elini kolunu bağlar.Uğruna savaşların çıkartılacağı, yeni bir dünya düzeninin oluşturulacağı petrolün ehemmiyetini anlayan Abdülhamid Han geniş bir petrol arama çalışması başlatır. Sultan’ın kendi parasıyla yaptırdığı bu çalışmada, yabancı ve yerli mühendisler eşliğinde Musul ve Bağdat bölgesinde, Dicle ve Fırat havzasında petrol taraması yapılır.Alman maden mühendisi Paul Groskoph ve Habib Necib Efendi yönetimindeki araştırma ekibi, çalışmalarını 22 Ekim 1901’de Sultan Abdülhamid’e sunar.
Haritayı hazırlayan heyet, Bitlis Suyu denilen çayın kıyısı boyunca önemli petrol rezervleri tespit etmiş. Heyetin başkanı Paul Groskoph, petrol noktalarını tek tek tespit ettiklerini aktarırken, takip ettikleri güzergâhı da detaylı bir şekilde anlatır.Petrol havzasını dolaşan Groskoph, Siirt tarafında ve Dicle Nehri kıyısında zengin petrol rezervlerinin bulunduğunu belirtir.Dicle Nehri kıyısındaki noktalarda yeterli araştırmayı yükselen sulardan dolayı yapamadıklarını da raporuna ilâve eden Groskoph, nehrin kıyısı dışında, Dicle’nin kıyı şeridi boyunca uzayıp giden yüksek dağlarda da petrol bulunduğunu arz etmiş. Groskoph, o dönemin teknik imkânları sebebiyle 900 metre yükseklikteki bu dağlardan petrolün çıkarılması ve nakliyatının zor olacağını hatırlatmayı da unutmamış.
Ulaşımın Dicle’de sal üstünde, karada da at ve eşek sırtında yapıldığı bir dönemde aylarca süren bu çalışmanın neticesinde, Başmühendis Paul Groskoph, ince detayların yer aldığı raporun sonuna iki önemli noktayı da ilâve etmeyi unutmamış: “Dicle ve Fırat nehirleri havzasında zengin ve mühim petroller bulunuyor. Bunların işletilmesi ve pazarlanması için Bağdat’a uzanan bir tren yolu lâzım. 1889’da inşaatına başlanan ve 1902’de biten (Hicaz) demiryolu, petrolün Anadolu’ya taşınmasını sağlayacaktır. Bunun için ana hatta sadece birkaç ilâve ek hattın yapılması yeterlidir.” Başmühendisin ikinci notu ise, iyi değerlendirilmesi durumunda bu petrol coğrafyasının gelecekte “Dünyanın en önemli merkezlerinden” biri olacağıdır...
Buraya kadar herşey tamam,şimdi o bölgede ve petrollerden haberdar olan ingilizler sahaya iniyor..
Kalust Sarkis Gülbenkyan...Bu adamda kim diyebilirsiniz evet Kalust Gülbenkyan bizim petrolcü,Dünyanın en zengini ve kaoslardan kazanan, petrol-para ve bütün kara işlerin imparatoru Rothschild Hanedanı'nın emir eri ve hizmetçisi aynı zamanda da İngiliz vatandaşı. Uluslararası petrol sanayiinin doğmasında ve gelişmesinde önemli rol oynamış ve bu arada uluslararası siyasi ilişkilerde de etkili olmuş Ermeni asıllı aynı zamanda da Osmanlı Devleti vatandaşı bir iş adamıdır bu zatı muhterem.
Gülbenkyan, Birinci Dünya Savaşı sıralarında bir Osmanlı diplomatı idi , İngiliz ve Alman petrol şirketlerinin arasında uluslararası birlik oluşturulmasına öncülük etti, işbirliği içinde çalışmalarını sağladı. Başarılı bir işadamı olmasının en önemli nedeni, belki de, birbirine rakip ülkeler arasında herkesin kazançlı çıkabileceği bir yol bulmasıydı. Peki bunu nasıl yaptı?
Sultan II. Abdülhamid’den Basra ve Bağdat bölgelerinde petrol arama izni ister,1908’deki Jön Türk devriminden sonra, O dönem Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıfladığı dönem… Gülbenkyan da bunun farkında.
Fransızları, İngilizleri, Almanları ve Rusları memnun etmek gerekiyor; herkesin kazançlı çıkabileceği bir yol bulunması şart. Petrolü İngilizlere verirsen diğerleri şikâyet eder, Ruslara verirsen kalan ülkeler... Bunun bir çıkmaza götüreceğini öngörüyor. Türk Petrol Şirketi’ni (Turkish Petroleum Company) kuruyor. Herkesin kazançlı olabileceği bu teklifi Sultan’a sunuyor. Gülbenkyan, bazı kaynaklarda dendiği gibi petrolü Batılılara peşkeş çekmiyor kısacası. Kendisinin, tüm devletlerin ve Osmanlı’nın kazanacağı bir yoldan gidiyor,ancak Osmanlı harici herkes kazanıyor.
Gülbenkyan Musul müzakerelerinde Osmanlı adına İngiltere’yle görüşüp, petrolden aldığı %5 rüşvetle Osmanlı’nın bütün haklarını İngilizler’e peşkeş çekiyor İleride bu olaylar Osmanlı’nın Musul politikalarına 1-0 yenik başlamasına ve Musul’uda kaybetmesine sebep oluyor...
Tezgah hazırlanıyor... İttihatçılar Sultan Abdülhamid Han'a darbe girişiminde bulunmadan ve 1. Dünya Savaşı başlamadan önce İngilizler'le masada Musul'u konuşmaya başlamışlardı bile.
I. Dünya savaşı öncesinde İngiliz baskısı neticesinde İttihat Terakki İngilizlerle Musul meselesini müzakereye açmıştı.
Bu sırada İngiltere’nin elinde Sultan Osman, Reşadiye ve Fatih Zırhlıları parası tamamen ödenmiş halde bulunuyordu,ne yazık ki beceriksiz ittihatçılar yüzünden bu zırhlılarda ingilizlerde kalır.
Savaş çıkmış ve Osmanlı henüz iştirak etmemişti, Cavit Paşa, Emanuel Karasu'nun yakın dostuydu ve aynı zamanda masondu,Londra müzakerelerine katılan Cavit paşanın yanında kendisini Ermeni hanedanının başı olarak tanıtan Kalust Gülbenkyan vardı,birlikte Londra’ya müzakereye gittiler.Müzakere Royal Dutch Shell grubu-Detche Royal Bank arasında idi.
Sait Halim Paşa, Cavid Paşayı görüşmeler devam ederken İstanbul’a çağırdı.Cavit Paşa yerine Gülbenkyan’ı bırakarak İstanbul'a geldi.Cavit Paşa İngiltere’ye geri dönüp müzakerelere devam etmeyi düşünüyordu ama İstanbul’a geldiğinde Enver Paşa ve Alman amiral Şuson’un emrivakisi ile Osmanlı savaşa girmişti bile.
Cavit Paşa tekrar Londra'ya dönmek ister ancak "Sen İstanbul'da kal denir".
O İttihatçı kafalar, İngiliz vatandaşı ve Rotschildler'in bekçisi Gülbenkyan'ı Osmanlı adına İngilizler'le Musul görüşmelerinde baş başa bırakır.Masadaki Gülbenkyan, İngilizler ne isterse Osmanlı adına imza atıp verir,Musul'un tüm imtiyazları o masada Londra'nın eline geçer daha Koltuklardan kalkmadan Türkish Petroleum Company kurulur. İngiliz kafası ve sinsiliği bir oldu bittiyle Musul'u alır.Kurulan petrol şirketinin adı Türk'tür ama içinde hiç Türk yoktur,kurulan şirketin Yüzde 50'si Darcy Grubu adı altında İngiliz Bahriye Birinci Lordluğu ve istihbarat servisine,Yüzde 25'i ise İngiliz şirketi Anglo Sakson Petrolium'a,Yüzde 25'i de Alman Deutsche Orient Bank'a bırakılır.
Savaş bittiğinde de bizim adımıza imza atan Gülbenkyan'a yüzde 5 hisse verirler ve o günden sonra Gülbenkyan tüm dünyada "Bay yüzde 5" olarak anılmaya başlanır. "
O dönemlerde bizi 1.Dünya savaşı,Kurtuluş Savaşı ile oyaladılar ellerini kollarını sallayarak masa başında viskilerini yudumlayarak istediklerini aldılar..
Bundan sonrası …!