Bazı insanlar vardır, bir makama veya mevkie geldiklerinde, oturdukları o koltuğun gücüyle sanki dünyayı fethetmiş gibi hissederler.

Koltuk onların elinde bir sihirli değnek gibidir; ona dokunduklarında her şey onların emrine amade olur. 
Ama unuttukları bir şey vardır: O koltuk, ne onların malıdır ne de ömür boyu onlara verilmiştir. 
O, bir emanettir. 
Her an altından çekilip alınabilir, kaldı ki çoğu zaman bu, beklenmedik bir hızla gerçekleşir.
Tabii, yalnızca koltuğunda oturmakla kalıp, gerçekten işini hakkıyla yapan, gücünü insanlardan yana kullanan, şımarmayan insanlar da vardır. 
Ama ne yazık ki, bunlar genellikle yok sayılır. 
Çünkü toplumda görmek istediğimiz bu insanlar, çoğu zaman görgüsüz ve kendini beğenmiş olanlar tarafından gölgelenir. 
Bir makama gelen bazı insanlar, kendilerini padişah sanarak, halkla ilişkilerini keser, sadece kendi çıkarlarını düşünür. 
Oysa koltuk ne kadar yüksek olursa olsun, insanı asla büyütmez, aksine insanlık, o koltuğun sahibini büyütür.
Görgüsüzlük, bazı kişilerin genetik mirası gibidir; ne kadar uğraşsan da, değiştiremiyorsun. 
Koltuğa oturanlar, bazen o makamın kendilerine bir ömür boyu ait olduğuna inanarak, her anın kıymetini bilmeden davranırlar. 
Çünkü bilirler ki, "beylik" bir gün sona erer, ama o günü yaşarken, her şeyin sahibinin onlar olduğunu düşünürler.
Asıl mesele, bir koltuğa oturan insanın, halkla bağını koparmaması, doğruyu söylemesi ve adaletli bir şekilde davranmasıdır. 
Eğer bunu başarabilse, belki de koltuğunu uzun yıllar boyunca koruyabilir, saygısını kaybetmeden orada kalabilirdi. 
Ama ne yazık ki, çoğu zaman koltuklarını korumak yerine, güç zehirlenmesiyle davranırlar.
Ve işte tam da bu noktada, koltuğu kaybeden o insan, bir yabancıya dönüşür. 
Toplumda kimse ona selam vermez, kendisini bir kenara itilmiş ve unutulmuş hisseder. 
O koltuk, ona bir "padişah" havası vermişti, ama şimdi o eski gücünü kaybeden, toplumda yalnızca bir gölge gibi dolaşır. 
Ne yazık ki, ne kadar alçakgönüllü olursa olsun, koltuğunda padişah olduğunu sananlar, o koltuktan düştüklerinde kimseye adam yerine konmazlar.
Sonuçta, herkes kendi yolunu çizer. 
Bir koltuk, ancak gerçek bir değer ve insanlıkla sahiplenildiğinde uzun süre korunur. 
Geriye kalanlarsa, tarih tarafından unutulmaya mahkûmdur.