Muharrem ustanın oğlu Neşet ozanın kardeşi sokaktayım diyor.
Geçtiğimiz günlerde ilimizde Ertaş Kültür ve Müzik Festivali düzenlendi.
Muharrem Usta’yı, büyük ozan Neşet Ertaş’ı ve Abdallık geleneğini andık. "Gelenekten Geleceğe, Yerelden Evrensele Abdallık Geleneği ve Neşet Ertaş" konulu panelde; konuşmacılar, ustaların mirasını, sözlerini, sazını, irfanını anlattı.
Üç gün boyunca Neşet Ozan’ın anıları, söyleşileri, türkülerle yankılandı Cacabey Meydanı’nda.
Sanatçılar sahne aldı, Neşet Usta'nın dillerde dolaşan türküleri hep bir ağızdan söylendi.
Sahne büyük, ışıklar parlak, sözler süslüydü.
Abdal geleneğinin yaşatılması gerektiğinden, bozlağın evrensel sesinden, Anadolu’nun irfanından dem vuruldu.
Mikrofonu eline alanın mangalda kül bırakmadığı bir festival yaşadık.
Ama...
Söylenenle yapılan bir mi?
Bugün, Neşet Ertaş’ın kardeşi Ali Ertaş, İzmir’de yaşadığı ev kentsel dönüşüm nedeniyle yıkıldığı için evsiz kaldı.
Kendi sözleriyle: "Ya bir yerde çadır kuracağım, ya da bir köşede kalacağım.
Ablam, akrabalarım, çok dostum var ama bir tanesi bile ‘ne haldesin?’ diye sormadı."
Ne diyelim?
Mikrofonu eline alan baban neşet Ertaş diyor sokakta amcası Ali’ye selam vermiyor.
Sahne önünde anlatılanlar ile sahne arkasındaki gerçekler birbirini tutmuyor.
Muharrem Usta'nın yıllar önce eşeksırtında diyar diyar gezdiğini, aç kaldığını, başkasının ikramıyla karnını doyurduğunu anlatıyoruz.
Ama o yaşarken kim kapısını çaldı?
Kim “Usta, nasılsın?” dedi?
Kışın ayazında, odun kömür alacak parası olmadığından soğuktan donarak vefat etti.
Bunu neden konuşmuyorsunuz.
O günlerde sessiz kalanlar, bugün mezarına mermer yaptırmakla övünüyor.
Sormak gerekmez mi?
Bugün Muharrem Usta’yı anlatanlara, Neşet Ertaş’ı övenlere, sazıyla sözüyle sahneye çıkanlara:
O gün neredeydiniz?
Bugün bakın ustaların çocuklarına.
Oğlu “açım, evim yok” diye sesleniyor.
Büyük Ozanın kardeşi sokakta.
Ama bu gerçekler, festival kürsülerinde yer bulamıyor.
Neşet Ertaş ne diyordu?
"İki büyük nimetim var: Biri anam, biri yoksulluk."
İşte o yoksulluk, bugün hâlâ ocağında dumanı tütmeyen bir gerçek.
Öldüğünde değerli, yaşarken yalnız...
Muharrem usta Kapısı kırık, penceresi naylonla örtülü bir evde can veriyor; ama mezarı mermerden yapılıyor.
Yaşarken selam vermeyenler, mezarını çiçekle donatıyor.
Gerçek sahiplenme yaşarken olur.
Gerçek vefa, sözde değil; ihtiyaç duyulduğunda yan yana durabilmektir.
Şimdi, süslü sözleri bırakıp, bir aynaya bakalım: Abdallar, ozanlar, ustalar sahnelerde değil, gerçek hayatın kıyısında unutulmasın.