Friedman büyük çaplı şok krizler ya da şoklardan nasıl faydalanılacağını ilk defa 1970‘lerin ortalarında, Şili diktatörü General Augusto Pinocheet’nin danışmanlığını yaptığı sırada öğrendi.

          Milton Friedman ve onun güçlü takipçileri dört gözle büyük bir kriz yaşanmasını, ardından,  vatandaşlar hala şokun etkisi altındayken, devlete ait varlıkların özel  “oyunculara”  parça parça satılmasını “reformların”  çabucak kalıcı hale getirilmesini bekliyorlardı.

            Friedaman en etkili yazılarından birinde, kapitalizmin her derde deva olan temel bir özelliğe sahip  taktiksel ilacının,  benim Şok Doktrini diye adlandırdığım şey olduğunu ifade ediyordu diyecekti. Ancak bir krizin(gerçek ya da öyle algılanan bir krizin)   gerçek bir değişim yaratabileceğini söylüyordu. Kriz meydana geldiğinde alınan önlemler , pusuya yatmış  bekleyen düşüncelere dayanır. Friedmancılar da  serbest piyasa  düşüncesi stoku yapıyordu.  Bir kriz patlak verir vermez Chicago  Üniversitesi’nin profesörleri, bunun,  krizin etkilerine maruz kalan  toplum tekrar “statükonun tiranlığı” altına girmeden , çabuk hareket edip geriye dönüşü mümkün olmayan  değişiklikleri hayata geçirmek  açısından hayati bir öneme sahip olduğuna inanıyorlardı.  Friedman şu tahminde bulunuyordu: “ Belli başlı değişiklikleri gerçekleştirmek için yeni bir yönetimin  altı-dokuz ayı vardır; eğer bu dönemde kararlı bir şekilde  hareket edip  fırsatları değerlendiremezse, bir daha böyle bir fırsatı yakalayamaz.

            Friedman büyük çaplı şok krizler ya da şoklardan  nasıl faydalanılacağını ilk defa 1970‘lerin ortalarında, Şili diktatörü  General Augusto Pinocheet’nin  danışmanlığını yaptığı sırada öğrendi. Sadece Pinochet’in  zalimane hükümet darbesinin  ardından bir şok hali yaşayan Şilililer değildi, ülkenin kendisi de ağır bir  hiper-enflasyon travmasına uğramıştı.Friedman’ın Pinochet’ye tavsiyesi, ekonomide hızlı bir değişim furyası başlatması(vergi indirimleri, serbest ticaret,özelleştirilmiş hizmetler, sosyal harcamalarda kesintiler ve regülasyon)yönündeydi. Sonuçta, Şilililer devlet okullarının yerini eğitim kuponu destekli özel okulların aldığını gördüler. Dünyanın herhangi bir yerinde bu işe soyunanlarla  kıyaslandığında  en aşırı kapitalist yönelim buydu; keza bir deney,Pinochet’in ekonomistlerinin çoğu  Chicago Üniversitesi’nde  Friedman’dan ders aldıklarından,  “Chichago okulu” devrimi olarak biliniyordu.Fridedman’ın öngörüsü, ekonomik değişikliklerin hızı,  aniliği ve  kamuoyundaki “uyumu kolaylaştıracak” psikolojik tepkileri harekete geçireceği şeklindeydi.  Bu sancılı taktik için kullandığı ifade şuydu: “Şok Tedavisi”. Nitekim o zamandan beri  on yıllardır hükümetler ne zaman geniş kapsamlı  serbest  piyasa programlarını dayatsalar, hemen şok uygulaması ya da  “Şok terapisi”  yöntemini tercih etmektedirler.

             Bu şok biçiminin Şili’de  uygulanmasından  tam otuz yıl sonra , aynı formül daha fazla  şiddete başvurarak Irak’ta tekrar ortaya çıktı. Askeri Şok ve Dehşet Doktrininin  yazarlarına göre , “Düşmanın iradesini , algılama ve kavrama yetilerini kontrol altına almak ve düşmanı hareket etme ve tepki gösterme  konusunda tamamen etkisiz hale  getirmek için tasarlana savaş her şeyden önce gelirdi”. Sonra da sırayı , ABD’nin özel elçisi  L.Paul Bremer sayesinde  ülke hala alevler içindeyken uygulanan radikal  ekonomik şok terapisi alıyordu:  toplu özeleştirme, eksiksiz serbest ticaret bütün vergi dilimlerinde %15’lk artış ve devletin dramatik bir biçimde küçültülmesi. Irak’taki geçici yönetimin  ticaret bakanı  Ali Abdullah Emir Allawi o dönemde şunları söylüyordu: “Benim ülkemde ki  insanlar deneylere tabi tutulmaktan hasta ve yorgun düştüler.Sisteme yeterince şok uygulandı, o yüzden bizim ekonomik alandaki  şok terapisine ihtiyacımız yok”.

                 11 Eylül washington’a  diğer ülkelere  “serbest ticaret ve demokrasi”nin  ABD versiyonunu isteyip istemediklerini  sormaktan vazgeçme ve Şok  ve Dehşetle  askeri güç dayatma konusunda yeşil ışık yakmış  gözükmektedir.