"Soyadı yokken bize Garipler derlermiş. Gerçekten de biz garip, yani ezilmiş, hor görülmüş, Abdal diye nitelendirilmiş, aşağılanmışızdır. O gariplik bende kaldığı için garibim diyorum" der....
Hayat hikayesini bir cümle ile özetlerdi: "Zengin isen ya bey derler ya paşa, fukaraysan ya abdal derler ya cingan haşa! "...
"Suçun sorumlusu ruhtur, vücudun günahı yoktur. Kıymayın insancıklara..." Memleketin buhranlı günlerinde taaa Alamanyadan seslenir zulüm yapanlara..
" Ben ağlatmak için çalmıyorum , ben anlatmak için çalıyorum" derken " üzdün " diyememiş de ," yazımı kışa " çevirdin deyivermiştir ...
Televizyonun ve radyonun devlet egemenliğinde olduğu dönemlerde "batılılaşma" zannederek "tezek kokuyor bunlar!" diye aşağılayıp yasaklanmıştı O ve türküleri...
Düğün türkücüsü " O " diye kendisini küçümseyenlere "Ben düğünlere de giderim, içkili yerlere de... Çünkü her yerde 'insan' var" diyerek ders vermişti o kötü insanlara ve eklemişti ; " Nerede bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur. Çünkü kötü insanların türküleri yoktur ! "...
70'lerde doğan Anadolu Rock…!
Cem Karaca'lar, Edip Akbayramlar, Barış Mançolar hep ustanın türküleri ile hayat bulur. Dane dane benleri,mapushanelere güneş doğmuyor adeta Selda'yı Selda yapar...Ne yazık ki Usta yine arka plandadır.
Abdallık geleneğinin son temsilcisi olarak kabul görür Yaşar Kemal , “ İnce memed ” adlı eserini “ bozkırın tezenesi’ne ” diye imzalar ve o sırada Almanya’da bulunan Neşet Ertaş’a yollar , bu unvan aşıkla o kadar özdeşleşir ki , sıklıkla bu şekilde anılır ;
“ Bozkırın tezenesi “ …..
Gurbette ekmek parasına yada Vatan borcu için askere gittiysen "nerelisin ?" diye sorarlar "Kırşehir'liyim"dersen bilki sana "Neşet'in memleketi ha " derler.
Bu topraklar bir Neşet Ertaş daha çıkaramadı ve görünen o ki bir dahada çıkaracak gibi bir hali yok...!
O bu toprakların son “KUTB -I ABDALAN ' I " ...
Bu sabah yine kulağıma çalındı da şuraya sıkıştırayım izin verirseniz iki kelamını ;
" Yarin aşkı ile bağrı kavrulan ,
Ömrü boşa harman olup savrulan ,
Sevip sevip sevdiğinden ayrılan ,
Ne yaşamış ne yaşıyor ne YAŞAR "...
" Ölürsem ben mezarıma gelme gayrı gelme leyli leyli” dese de “Her kusur suç bende Leyla’da değil” diyecek kadarda yüce gönüllüdür , bir düğünde görüp daha çocuk yaşta gönül düşürdüğü kızın adını gizleyecek kadar asil , yıllar sonra bu kızın öldüğünü duyuncada “Vay vay Dünya vay” diyecek kadarda kederlidir ...
" Bozkırın tezenesi ”, “son abdal”, “datlı dilli, güler yüzlü büyük usta”, “son şaman”, “Anadolu toprağının mektepsiz profesörü”, “toprağın sesi”, “çağın Karacaoğlan’ı”, “ayaklar turabı gönüller hızmatçısı”, “dertlerin ortakçısı”, “yaşayan efsane”, “halkın sanatçısı”, “türkü baba”, “halk ozanı”, “bağlama virtüözü”, “toprağımızın söz ve ses bayrağı”, “kutb-ı abdalan” ....
Fazla sözede gerek yok zaten ;
Şu garip halimden bilen işveli nazlı Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen
Datlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen...
Huzur içinde Neşet Ağam ...