Azerbaycan kadınları tarih boyunca milli kültürün ve sanatın gelişiminde önemli rol oynamışlardır.
Onlar yalnızca aile ve günlük yaşamla yetinmemiş, aynı zamanda müzik, resim, edebiyat, tiyatro ve sinema gibi çeşitli alanlarda yeteneklerini ortaya koymuşlardır. Azerbaycan kadınlarının sanata bağlılığı, milli-manevi değerlerin korunup zenginleştirilmesine ve dünyaya tanıtılmasına büyük katkı sağlamıştır.
XX. yüzyılın başlarından itibaren Azerbaycan kadınları cesurca toplumsal ve kültürel hayata katılmış, profesyonel sanat alanında birçok yeniliğe imza atmışlardır. Kadın şarkıcılarımızın, aktriselerimizin, ressam ve heykeltıraşlarımızın, bestecilerimizin yaratıcılığı milli kültür tarihimizde silinmez izler bırakmıştır. Qemer Almaszadeh gibi bale ustaları, Fidan ve Huraman Gasımova gibi dünya çapında tanınan opera sanatçıları, ressam kadınlarımız ve diğer sanatçılarımız Azerbaycan kültürünün yükselişinde önemli rol oynamışlardır.
Azerbaycan kadınlarının sanata bağlılığı yalnızca yaratıcılıkla sınırlı kalmamış, aynı zamanda toplumun ilerlemesine verdikleri manevi desteğin bir göstergesine dönüşmüştür. Onlar milli ruhu yaşatan, vatanseverlik duygularını güçlendiren eserler yaratmakla birlikte, kadının toplumdaki rolünü de ön plana çıkarmışlardır. İşte bu zengin miras sayesinde Azerbaycan kadını, Doğu’da ilk opera yazan besteci olarak büyük bir başarıya imza atmıştır.
Şefika Ahundova, 1924 yılında kadim kültür beşiği olan Şeki şehrinde, saygın Ahundovlar ailesinde dünyaya gelmiştir. Babası Kulam Ahundov, dönemin tanınmış aydınlarından biri olmuş ve çeşitli yıllarda parti ve idari görevlerde çalışmıştır. Annesi Züleyha hanım ise ev hanımıydı. Şefika hanım önce Bakü’deki 173 numaralı okulda eğitim almış, aynı zamanda müzik okuluna da başlamıştır. Sanat yolundaki başarılarını çoğu zaman kız kardeşi Zümrüd’ün adına bağlardı. Zümrüd hanım, ünlü edebiyatçı, akademisyen Memmed Arif Dadaşzade’nin eşi idi. Dadaşzade ailesinin evinde sık sık dönemin aydınları toplanır, kız kardeşi ise Şefika’ya misafirler için müzik icra etmeyi görev verirdi. Şefika Ahundova’nın müzik yoluna adım atmasında ünlü yazar Mirza İbrahimov ve eşi Sara hanımın büyük rolü olmuştur. Onların aracılığıyla Üzeyir Hacıbeyli ile tanışan genç yetenek, onun tavsiyesiyle müzik eğitimi almaya başlamıştır. Önce Hacı Hanmemmedov’un tar sınıfında okumuş, bir yıl sonra ise Ağabacı Rzayeva’dan tarın inceliklerini öğrenmiştir. Böylelikle Şefika Ahundova’nın müzik eğitimi, 1941 yılından itibaren, Azerbaycan marşının bestecisi Üzeyir Hacıbeyli’nin hayır duası ile başlamıştır.
O, aynı zamanda Fatma Zeynalova ve Memmed Nesirbeyov’dan müzik teorisi öğrenmiştir. 1943–1944 yıllarında Asaf Zeynallı adına Bakü Müzik Okulu’nda eğitim almış, daha sonra Azerbaycan Devlet Konservatuvarı’nda müzik teorisi ve bestecilik alanında Profesör Boris Zeydman’ın sınıfını bitirmiştir. Üzeyir Hacıbeyli onun yaratıcılığıyla daima ilgilenmiş, eserlerine özel önem vermiştir.
Şefika Ahundova, öğretmenlik faaliyetlerine de büyük önem vermiştir. 1956–1982 yılları arasında Azerbaycan Devlet Sanat Enstitüsü’nde pedagojik faaliyet göstermiş, birçok genç müzisyene yol göstermiştir.
Besteci, yalnızca şarkı türüyle yetinmemiş, karmaşık ve sorumluluk isteyen opera türüne yönelerek adını tarihe yazdırmıştır. 1972 yılında bestelediği “Gelin Kayası” operası ile Doğu’nun ilk opera yazan kadın bestecisi olarak ün kazanmıştır. Bunun dışında “Ev Bizim, Sır Bizim” (1965) opereti, yaylı kuartet için parçalar, tiyatro oyunlarına (“Aydın”, “Elveda Hindistan!”, “Ne İçin Yaşıyorsun?” vb.), ayrıca çocuk oyunlarına (“Palyaçonun Masalı”, “Tavşanın Doğum Günü” vb.) yazdığı müzikler onun zengin yaratıcılığını oluşturur.
Şefika Ahundova aynı zamanda Azerbaycan şiirinin incilerine bestelediği lirik şarkılarıyla da halkın kalbine girmeyi başarmıştır. Onun “Leyla”, “Bahtiyar Eller” ve yüzlerce şarkısı, romansları çok sevilmiştir. İlk bestesi ise “Bala” adlı şarkı olmuştur. Genel olarak, 600’den fazla şarkının yazarıdır.
Yaratıcılık başarıları devlet tarafından da yüksek şekilde takdir edilmiştir. 1998 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Halk Sanatçısı unvanına layık görülmüş, 2004 yılında ise “Şöhret” nişanı ile ödüllendirilmiştir. Şefika Ahundova’nın oğlu Taleh Haciyev yetenekli bir besteci ve piyanist idi. Taleh Haciyev 2008 yılında vefat etmiştir.
Şefika Ahundova 26 Temmuz 2013’te vefat etmiş ve II. Fahri Hiyaban’a defnedilmiştir. Onun adı Azerbaycan müzik tarihinde ebedi olarak “Doğu’nun ilk opera yazan kadın bestecisi” olarak kalmıştır. 2024 yılında bestecinin hayatı ve yaratıcılığına adanmış “Doğu’nun Nağmekâr Kızı” adlı belgesel film çekilmiştir. Bu yapım onun zengin müzik mirasını, sanata olan büyük sevgisini ve Doğu müzik kültüründe oynadığı eşsiz rolü izleyicilere sunmaktadır. Film yalnızca bestecinin yaratıcılığını değil, aynı zamanda kişiliğini, kadın olarak döneminin tüm zorluklarına rağmen sanatta elde ettiği başarıları da aydınlatmaktadır.
Belgeselde bestecinin eserlerinden bölümler, arşiv görüntüleri, ayrıca müzisyenlerin, sanat tarihçilerinin ve yakınlarının hatıraları yer almıştır. Bununla birlikte filmde onun yaratıcılık ortamı, dönemin toplumsal-siyasal ve kültürel atmosferi de yansıtılmıştır. “Doğu’nun Nağmekâr Kızı” belgeseli, Azerbaycan kadınının sanattaki önemli rolünü ve onun Doğu’da ilk opera yazan kadın besteci olarak tarihe geçmesini bir kez daha kanıtlamaktadır. Bu yapım, gelecek nesiller için hem değerli bir kültür örneği hem de ilham verici bir eserdir.
Şefika Ahundova’nın hayatı ve yaratıcılığı, Azerbaycan kadınının sanat alanındaki eşsiz rolünü bir kez daha göstermektedir. O, yalnızca bir besteci olarak değil, kadınların sanat dünyasında yeni yollar açmasının ve toplumun gelişimine katkı vermesinin simgesidir. Şefika hanımın “Gelin Kayası” operası ile tarihe geçmesi, Doğu kültüründe kadınların imkanlarını kanıtlayan önemli bir olaydır. Onun şarkılarında, romanslarında ve sahne eserlerinde insan sevgisi, milli ruh, vatanseverlik ve ince duygular her zaman ön planda olmuştur.
Bugün de Şefika Ahundova’nın yaratıcılığı, genç neslin müzik zevkinin oluşmasına, milli değerlerin korunup yaşatılmasına büyük katkı sağlamaktadır. O, sanatı, insani duruşu ve yaşam felsefesiyle yalnızca kendi dönemine değil, aynı zamanda geleceğe de yön veren, yol gösteren bir şahsiyet olarak tarihe geçmiştir. Ahundova’nın melodilerinde halk ruhunun inceliği, klasik müzik geleneğinin derinliği ve kadın sanatçının yaratıcı azmi birleşerek eşsiz bir uyum meydana getirir.
Şefika Ahundova yalnızca bir besteci değil, aynı zamanda bir düşünür, bir milli kültür elçisi olmuştur. Onun adıyla anılan eserler, dinleyicilerde estetik bir zevk uyandırmakla birlikte, milli kimliğin ve manevi değerlerin de yaşamasına hizmet etmektedir. Bu nedenle onun mirası, yalnızca müzik tarihimizin değil, aynı zamanda milli-kültürel hayatımızın da ayrılmaz bir parçasıdır.
Azerbaycan kadınının zekâsı, yeteneği ve iradesi, Şefika Ahundova örneğinde bir kez daha tüm dünyaya gösterilmiştir. O, yalnızca kadın sanatçıların yolunu açmakla kalmamış, aynı zamanda milli müziğimizin dünyada tanınmasına da katkı sağlamıştır. Onun adı ve eserleri müzik tarihimizin altın sayfalarında sonsuza kadar yaşayacak, gelecek nesillere ilham kaynağı olmaya devam edecektir.