Bozkırın ortasında kurulmuş kendi halinde sessiz , yılların yorgunluğunu taşıyan kucağında Ahi Evran , Cacabey , Aşıkpaşa , Kaya Şeyhi'ni ve daha nicelerini yaşatmış ilim ve bilimin merkezi olan şehrimiz ne yazık ki Osmanlı dönemi ve Cumhuriyetin kurulmasından sonra yavaş yavaş değerini kaybetmiş , nüfus dışarıya yapılan göçler sonucu azalmış caddesi bile olmayan dar sokaklardan ibaret küçük bir şehir konumunu almış ...

Yıllar oldu çıkmayalı sesin Senin,
Sen ki Selçuklu'nun büyük şehrisin.
Kültürün ve tarihin birdir, güzel şehrim,
Bozkırda yemyeşilsin, ey Kırşehirim.

Konuşurken herkes Acemi Fars'ı,
Sendin Türkçe’nin öz atası.
Bağrında yaşatırsın Aşık Paşa’nı,
Kırşehir'dir Türkçe’nin öz vatanı.

Alperenler piridir Ahi Evran-ı Veli ,
Gündüz esnaf , alperen , gece velii ,
Oldu Otuz iki esnafın piri .
En yakın dostu Hacı Bektaş ‘ı Veli .

Ortasında vardır gökbilim medresesi,
Cıncıklı Camii’nin köşelerindeki füzeleri,
İnceleyince düşürür hayrete herkesi ,
Cacabey'in muhteşem medresesi ..

Bir ucunda Mevlevi Süleyman Türkmani,
Karşısında Osmanlı’nın temeli Kaya Şeyhi.
Ortasında Ahi Evran’ı, Ahmed’i Gülşehri ,
Korur adeta Güller Şehrini ..

Unutur muyum Muharrem Ertaş’ı,
Çekiç Ali’yi, Aşık Said’i, Şemsi Yasdıman’ı
Küçük yaşta tanıdık Neşet Ertaş’ı,
Yaktı onu Zahide’si ile Leyla’sı.

Lale Camii, Kümbetaltı,
Pekmez gibi anılar tatlı.
Salınır Seyfe’nin nazlı flamingoları,
Unutulmuş Kesikköprü Kervansarayı.

Uzaklardayım şimdi…
Dinekbağı'nın serin sabahları…
Burnumda hâlâ Özbağ'ın kokusu,
Zambaklı Hılla Gölü’nün sakin suyu …