Bu Yangın Yalnızca Ağaçları Yakmıyor
Türkiye’nin dört bir yanından yükselen dumanlar artık haber olmaktan çıktı. Yangınlar sıradanlaştı, bizse alışıyoruz.
Ancak unutulmamalı: Bu yangınlar yalnızca ağaçları, dağları değil; bizim geleceğimizi, yaşam alanlarımızı, nefesimizi de yakıyor.
Kırşehir’in Kaman ilçesine bağlı Çağırgan ve Başköy köylerinde çıkan yangın, kontrol altına alınmış olsa da geride ne kaldı?
Yanan meralar, yok olan hayvanlar, kurumuş toprak, simsiyah kül...
Üstelik bu sadece bir örnek.
Türkiye’nin birçok noktasında benzer manzaralar yaşanıyor.
Geçmişte köylüler ormanla iç içe yaşar, onunla birlikte nefes alırdı.
Orman onun geçim kaynağı, yaşam dostuydu.
Her ağacın kıymetini bilir, yaktığı ateşin başında söndürmeden ayrılmazdı. Bugünse köylü ormandan uzaklaştı, şehirleşme ile birlikte orman bilinci de zayıfladı.
Orman artık yalnız.
İçine giren herkes “misafir” gibi davranmıyor.
Piknik yapanlar çöplerini bırakıyor, ateşi söndürmeden ayrılıyor.
Bir kıvılcım yeterli...
Kurumuş otlar, anızlar, çalılar, rüzgârla birleşince birkaç saat içinde bir dağ kül olabiliyor.
Her yıl aynı sahneler yaşanıyor:
Biçilen tarlalardan sonra kalan saplar yakılıyor.
Oysa bu yöntem hem yasak hem yanlış.
Toprağın verimini düşürüyor, canlıları öldürüyor, yangına davetiye çıkarıyor.
Biçilmeden yanmayan tarlalar, biçildikten sonra nasıl oluyor da yanıyor?
Çiftçi, “toprağım dinlensin” diye anız yakıyor ama farkında değil ki o toprağın ruhunu da yakıyor.
Sonra da diyoruz ki: “Yangın neden çıktı, nasıl çıktı?” Hâlbuki bu soruların yanıtı çoğu zaman ortada.
Denetim Nerede, Bilgilendirme Nerede?
Yangınlar başlamadan önce neler yapılmalıydı?
Köylüler uyarıldı mı?
Muhtarlara gerekli bilgiler verildi mi?
Tarım alanları denetlendi mi?
Yangın söndürme yolları bakımdan geçti mi?
Yangın ekipleri bölgeye hazır mıydı?
Kırşehir’in birçok dağ yolu bakımsız.
Arasözler çıkamıyor, ekipler ulaşamıyor.
En küçük gecikme, geri dönülmez sonuçlara yol açıyor.
Yangınla mücadele sadece yangın sırasında değil, öncesinde başlar.
Önlem almazsak, sonuca katlanırız.
Sadece Devletin Değil, Herkesin Görevi Ormanları korumak yalnızca Orman Genel Müdürlüğü’nün işi değil.
Bu, herkesin sorumluluğunda.
Vatandaş olarak bizlerin de bilinçli olması şart.
Çöpümüzü toplamıyorsak, ateşimizi söndürmüyorsak, hatta bir yangını bile ihbar etmeye üşeniyorsak suç ortağıyız.
Yangın çıktığında sosyal medyada paylaşıp öfkeleniyoruz.
Ama ne zaman bilinçli bir vatandaş olup, çevremizi uyarıyor, önlem alıyor, doğaya sahip çıkıyoruz?
Kırşehir Yeşerecekse, Biz Korursak Olur
Yirmi yıldır Kırşehir’in dağlarında dikilen çamlar, artık genç birer orman olmaya başladı.
Bu bölge, yeniden yeşermeye başladı.
Ama bu yeşilin büyümesi, korunmasına bağlı.
Her yangınla onlarca yıllık emek yok oluyor.
Yeni bir ağaç, yerine kolay gelmiyor.
Bugün elimizi taşın altına koymazsak, yarın nefes alacak bir ağaç bile bulamayacağız.
Bu çağrım; Kırşehir halkına, köylüsüne, muhtarına, çiftçisine, gencine, yaşlısına: Ormanları koruyalım.
Tarlalarımızı zamanında sürelim, anız yakmayalım, yangına sebep olmayalım.
Dağlar bizim.
Yeşili de, ateşi de biz büyütürüz.
Tercih bizim elimizde.