Ortadoğu’da akan kanın, dinmeyen acının, bitmeyen savaşın tek bir sabit faili var: İsrail. Planlı, bilinçli ve destekli bir şekilde İslam coğrafyasını kasıtlı olarak yakıyor.
Ortadoğu’da sıradan bir "çatışma" değil, sistemli bir işgal düzeni sürüyor.
Bir Devletin Şuursuz Vahşeti.
Ortadoğu’da kuduz köpek vakası gibi saldırgan bir yapı var: İsrail.
Adeta planlı bir kuduz salgını gibi, İslam coğrafyasının damarlarında zehir dolaştırıyor.
Nerede bir boşluk, bir kırılma, bir yangın varsa orada beliriyor.
Kudüs’ten Gazze’ye, Şam’dan Tahran’a kadar…
Batı'nın tasmalı köpeği, Amerikan’ın jandarması, İngiliz aklının ürünü olan bu yapı var oldukça ne huzur kalır, ne barış mümkündür.
Yüz yıl önce başlatılan plan hâlâ yürürlükte:
Osmanlı çöker, İsrail bölgede yuvalanır.
İngilizler sırtını sıvazlar, Amerika silahını verir, Yahudi yerleşimciler Filistin toprağına ayak basar.
Sonra da kan, gözyaşı ve işgal başlar.
Yüzyıldır bu döngü devam ediyor.
Her saldırının bahanesi farklı, sonucu aynı: Müslüman kanı.
Bugün Gazze, yarın Lübnan, ertesi gün belki İran, belki Yemen.
Suriye vuruluyor, bahanesi bir Dürzi iş adamı.
Milyonların yaşadığı bir ülkeye, bir kişinin hayatı bahane edilerek bomba yağıyor.
Ve dünya…
Sessiz.
İslam ülkeleri…
Seyirci.
Suriye saldırmasının sebebi bir Dürzi iş adamına yapılan saldırı.
İki yıldır Gazze kan ağlıyor on binlerce Müslüman kadın, çocuk, genç, yaşlı öldürülüyor.
Evler, iş yerleri, okullar, hastaneler, kamplar, yardım konvoyları bombalanıyor bütün bunlar yanı başımızda oluyor.
Ey Müslüman, daha ne bekliyorsun?
Gazze yanıyor, Kudüs ağlıyor, çocuklar ölüyor.
Sen hâlâ "bana dokunmasın" diyorsun.
İran’a vurulunca “Onlar Şii” diyorsun.
Lübnan’a vurulunca “uzak” diyorsun.
Ama unutma, sıra sana geldiğinde yanında kimse kalmayacak!
Her saldırıyı sadece kınayan, kınamaktan öteye geçmeyen, "İslam" adını taşıyan ama ruhunu kaybetmiş liderlere sesleniyoruz:
İsrail, ancak anladığı dilden konuşulursa durur.
O yüzden artık diplomasi değil, direniş zamanı.
Eğer savaş istiyorsa, savaşın ne demek olduğunu ona öğretin.
Yoksa her suskunluğunuz, attığı her bomba kadar suçtur.
Bu satılmış kukla düzenler, "bana dokunmasın" anlayışıyla yürütülen diplomasi, yalnızca zalimi güçlendiriyor.
Bugün Suriye'ye vuran o yapı, yarın Türkiye’ye döner.
Dert belli: Bölge istikrara kavuşmasın, barış olmasın, savaş sürsün.
Netanyahu denen terör şefi, iç politikadaki sıkışmışlığını Ortadoğu’yu kana bulayarak çözsün.
Ama artık yeter!
Bu bölgede huzur istiyorsak, öncelikle şu gerçeği kabul etmeliyiz:
İsrail denen yapının olduğu hiçbir coğrafyada barış olmaz.
Barış, bu coğrafyaya ancak İsrail’in planları bozulduğunda, kukla liderler silindiğinde, gerçek bir İslam birliği kurulduğunda gelir.
Ve bu, sadece kınamakla değil, cesaretle, birlikle ve kararlılıkla mümkündür.
Bu yüzden diyoruz: Ya suskun kalıp yok olacağız, Ya da ayağa kalkıp “Ey İsrail, biz geldik!” diyeceğiz.