İsrailin İran topraklarında Mossad ajanlarıyla kurduğu drone hattı ve içerisine yerleştirdiği Mossad ajanlarıyla üst düzey İran yöneticilerinin hepsini nokta atışı ile yatak odalarında imha etmesi bu kadarda olmaz dedirtecek cinstendi .

İran hava savunma sistemini yok eden İsrail İran ‘ın uyuyan bir dev olduğunu gösterdi ,içerideki hainler ve yanlış rejim politikası nedeni ile İran perişan bir hale geldi.

İsrail bölgede İran’ın nükleerleşmesini ve çevresindeki silahlı grupları bir tehdit olarak görüyor. İran ise İsrail’e karşı ideolojik ve stratejik bir direnç hattı oluşturma gayesinde. Bu da tarafları doğrudan çatışmaya sürüklüyor.

İki tarafta neredeyse tam kapasiteyle uzun menzilli balistik füzelerle birbirine karşılık veriyor ancak bu füzeler delinmez denilen İsrail hava kalkanını nasıl deliyor ve o kadar füzeye rağmen neden Gazze ‘deki gibi taş üstünde taş kalmıyor insanlar ölmüyor ve yaralanmıyor ..! ( Tabiki de kimsenin ölmesinide istemeyiz )

Peki bölgede durum nasıl ?

ABD, uçak gemileri ve füze savunma sistemi savaş gemilerini Doğu Akdeniz ile Basra Körfezi’ne yerleştirdi; ayrıca savaş uçakları ve tanker uçakları bölgeye aktarıldı. Bu müdahale, hem İsrail’i hem de ABD personelini korumayı amaçlıyor

BM ve Avrupa Birliği, İngiltere ve diğer ülkeler, çatışmanın tırmanmaması için çağrıda bulundu. Ayrıca birçok devlet, vatandaşlarını bölgeden ayrılmaları konusunda uyardı

Ekonomik ve Enerji Etkileri  :

Hürmüz Boğazı, günlük Dünya petrol arzının yaklaşık yüzde 15’ini taşıyan kritik bir geçiş noktasıdır. İran’ın bu geçidi kapatma tehdidi, uluslararası enerji piyasalarında paniğe neden oldu; petrol fiyatları son haftalarda %10 yükseldi ve varil fiyatları 120 dolara kadar çıkma sinyalleri verdi .

Bu risk ortamı, sektörde yüksek derecede oynaklık gösteren etkiler yarattı; özellikle enerji ve tanker firmalarının hisse senetleri tavan değerler gördü ,petrol fiyatlarındaki ani yükseliş ile birlikte , enerji arzında kesintilerde yaşanabilir.  

İki yıl önce İsrailde Netenyahu ile görüşen İran İslam devriminin devrik şahının oğlu Rıza Pehlevi  “ İslam devleti çöküyor ,İran'ı geri alma zamanı geldi “diyerek sahnede yerini alma başladı .

İran’ın savaş sonrası bölünmesi teorik olarak mümkün, ama çok karmaşık ve düşük olasılıklı bir senaryodur. İşte nedenleriyle birlikte olası durumlar:

- İran çok köklü ve merkezi bir devlet yapısına sahiptir.

- Ordu, Devrim Muhafızları ve istihbarat örgütleri iç karışıklıkları bastırmada güçlüdür.

- İran halkı, dış müdahale durumunda genellikle millî birlik içinde tepki verir .

Bu yüzden doğrudan bir dış savaş sonrası tamamen dağılması pek olası değildir.

Bundan sonra İran  Zayıflayabilir Mi?

Evet, savaş sonrası şu gelişmeler yaşanabilir:

- Ekonomik çöküş ve enerji altyapısının zarar görmesi.

- Azınlık hareketlerinin (Kürtler, Beluçlar, Azeriler) daha güçlü taleplerle özerklik istemesi

- İç isyanlar, özellikle güneydoğuda (Belucistan) ve batıda (Kürt bölgeleri)

İran ‘dan bölünme Riski Taşıyan Bölgeler var mı ?

- İran Kürdistanı , Irak ve Suriye’deki Kürt yapılarla birleşme hayali taşıyan gruplar olabilir.

- Güneydoğu (Sistan-Belucistan) Mezhepsel ayrılıklar nedeniyle merkezi otoriteye karşıdır.

- Güney Huzistan – Arap kökenli azınlıklar ve petrol bölgeleri.

Ancak bunların bağımsızlık kazanması için hem uluslararası destek, hemde İran’ın tamamen içten çökmesi gerekir.

İran’ın savaş sonrası zayıflaması, iç karışıklık yaşaması mümkündür.  

Ancak bölünmesi için hem içerideki birlik çözülmeli, hem de dış güçlerin aktif destek vermesi gerekir. Bu da kısa vadede düşük ihtimaldir, ama uzun vadede zayıflayan bir İran için risk olarak vardır.

Şayet İran bölünürse en büyük zararı göç dalgaları ile birlikte yine biz görürürüz , önümüzde Suriye ve Irak örnekleri var ..

Türkiye, İsrail-İran savaşında doğrudan taraf değil, ancak jeopolitik konumu ve diplomatik ağırlığı nedeniyle yine  kritik bir rol üstleniyor. Türkiye’nin bu süreçteki temel konumunu 4 bölümde inceleyebiliriz:

1. Tarafsızlık ve Denge Politikası :

- Türkiye, İsrail ve İran’la diplomatik ilişkilere sahip az sayıda ülkeden biri.

- Savaşa doğrudan katılmaktan kaçınırken, tarafları itidale çağıran açıklamalar yapıyor.

- Türkiye'nin hedefi: bölgeye yayılabilecek daha büyük bir savaşın önüne geçmek.

2. Diplomaside Aktif Rol :

- Türkiye, BM, İslam İşbirliği Teşkilatı ve bölge ülkeleriyle görüşmeler yürütüyor .

- Özellikle Katar, Suudi Arabistan ve ABD ile temaslar aracılığıyla ateşkes zeminleri oluşturma çabasında.

- Acil insani yardım ve arabuluculuk teklifleri masada.

3. Enerji ve Güvenlik Hassasiyeti :

- Savaş, Hürmüz Boğazı'ndan geçen petrolün fiyatını etkiliyor , bu da Türkiye’yi doğrudan ekonomik olarak etkiler.

- Ayrıca Türkiye, savaşın PKK/PYD gibi grupları hareketlendirmesinden ve Suriye sınırındaki istikrarsızlıktanda çekiniyor.

4. Stratejik Endişeler :

- İsrail’in saldırıları genişlerse, İran’ın misillemeleri Türkiye hava sahasını etkileyebilir.

- Türkiye, NATO üyesi olduğu için ABD’nin bölge hamlelerini dikkatle izliyor, ama doğrudan müdahil olmaktan kaçınıyor.

Sonuç :

Türkiye bu savaşta:  

- Askeri olarak tarafsız  

- Diplomatik olarak aktif

- Ekonomik ve güvenlik açısından dikkatli bir pozisyonda.

Mümkün olduğunca savaşı büyütmemek, insani krizleri önlemek ve bölgesel dengeyi korumak bizim için en uygunudur .

Ancak yayılmacı ve işgalci İsrail pek duracağa benzemiyor , fakat bizim büyük lokma olduğumuzuda gayet iyi biliyor ..

Biz öyle füze ile durmayız yürüyerek gider inlerinde boğar geliriz ..!