"Biz yoksulun, ezilenin yanındayız", "Biz halkçıyız", "Biz halkın belediyesiyiz" diyerek koltuğa oturanlar, iş icraata gelince halkı değil, yandaşlarını besliyor.
Dincilerimi çalıştıracağız, onların yerlerini mi tutacağız diyorlar.
CHP yıllardır halkın partisi olduğunu iddia etti.
Peki, neden bir kez olsun tek başına iktidar olamadı?
Çünkü halka hizmet etmeyi değil, halkı ayrıştırmayı tercih ettiler.
Çünkü belediyeyi halka açmak yerine ideolojik kapılarla kapattılar.
Komünisti, devrimci, halkçı sözlerini sloganlaştırdılar.
Bugün birçok şehirde CHP’li belediyeler var.
Halk tercihini yaptı.
Ama görüyoruz ki halk, sadece araç olarak görülüyor.
Oy alındıktan sonra kimse halkı umursamıyor.
Şehrimizdeki CHP’li belediye bunun canlı örneğidir.
Makamlara oturanlar halkla kucaklaşmak yerine, kim dinci, kim seküler, kim bizim görüşümüzden değil, onun hesabını yapıyor.
Partililer dışındaki insanlara kapılar kapatılıyor.
İşe alımlarda liyakat değil, ideolojik yakınlık aranıyor.
Partili olmayanlar dışlanıyor, işten atılıyor, ötekileştiriliyor, hatta "dincilik"le suçlanıyor.
Peki, bu nasıl bir halkçılık?
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdan?
Belediyeyi kazandınız ama unuttunuz: Bu koltuk size halk tarafından geçici olarak verildi.
Bugün belediyede görev yapan bazı isimler, insanların inancını sorguluyor.
Yüzüne karşı “abi” diyenler, arkandan “Dincilerin yerini mi tutacaksınız?” demekten çekinmiyor.
Dincinin çocuklarını mı işe alacaksınız diye başkana baskı yapıyor.
Kimin neye inandığını siz mi belirliyorsunuz?
Kendinizi ne sanıyorsunuz?
Ben dinci değilim!
Ama çok şükür Müslümanlardanım.
Allah’ın Dinim İslam, kitabım Kur’an, peygamberim putçu, çıkarcı, sermaye düzenlerini deviren, halkçı, birleştirici Hz. Muhammed (s.v.v).
Ben inancımı kimseye göre eğip bükmem.
Peki, sizin inancınız ne?
Halka benim gibi ben Müslümanlardanım diye haykıra biliyor musun?
Sende demelisin ki ben komünistim, devrimciyim, halkçıyım putçuyum çok tanrıcıyım.
Müslüman halkın oyuyla gelip, sonra o halkı aşağılamak hangi yüzle açıklanabilir?
Bir de çıkıp “devrimciyim” diyorsunuz.
Devrimcilik halkı sevmekle olur, halkı bölmekle değil.
Koltuğa oturunca soluğu kapitalist kafalarda alıyorsunuz.
Kendi çevrenizi korumaya alıyor, belediyeyi ideolojik bir kamplaşma alanına çeviriyorsunuz.
Bu halk sizin maskenizi yavaş yavaş görüyor.
Ahlak, dürüstlük, eşitlik lafta kalıyor.
Makama oturduktan sonra “adam olmak” unutuluyor.
Buradan net söylüyorum:
Bugün sizi o koltuğa taşıyan halk, yarın o koltuktan indirmesini de bilir.
Ayrımcılık yapan, halka değil partisine çalışan, dini değerlerle alay eden hiç kimsenin bu şehirde yeri yoktur.
Sahi siz hangi dincilerdesiniz, dinci değilseniz neden dincilerin Camisinin önüne gelip saf tutup musallada helallik istemeyin.
Kabirlerine gidip, Kıbleye yatıp, kefenlenmeyin.
Madem inancı aşağılıyorsunuz, o zaman dinin değerleriyle de istismar etmeyin.
Sayın Başkan!
Çevrenizdeki maskeli kadrolara dikkat edin.
Kimse sizin hizmetinize bakmıyor.
Herkes sizin tavrınıza, duruşunuza ve çevrenizdeki ayrıştırıcı kadrolara bakıyor.
O koltukta daha fazla kirlenmeden, halkın belediyesi olduğunuzu hatırlayın.
Yoksa bu halk, gereken cevabı size günü geldiğinde verir.
Ve o gün geldiğinde, bu söylediklerim suratınıza tokat gibi çarpacak!