Cenâb-ı Hak, her namazdan önce günde beş kez abdest almamızı, abdest alırken de adeta dış dünya ile temas halinde olan bütün organlarımızı ibadet bilinciyle temizlememizi emrediyor. Bütün bunların gayesi ve hikmeti, elbette temiz ve sağlıklı bir toplum oluşturmaktır. Bunun gibi ilahi emirlerin tamamı, insan ve çevrenin temizliği, ıslahı ve yararı içindir.
Cenâb-ı Hak, sözün en güzelini söylemeyi ve en güzeline uymayı bizlere nasip eylesin. Yüce dinimiz İslam, ilk emirleri arasına aldığı temizliğe dikkat çekmiş, temizlenenlere ve temiz kalmak için gayret sarf edenlere büyük önem vermiştir. Yüce Rabbimiz
إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ
“Şüphesiz ki Allah, çok tövbe edenleri ve çok temizlenenleri sever”[ Bakara Suresi, 2/222.] buyurarak hayatını temiz yaşayanları her vesileyle övmüştür. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de şöyle buyurmaktadır:
إنَّ اللَّهَ عزَّ وجلَّ طيِّبٌ يحبُّ الطَّيِّبَ نظيفٌ يحبُّ النَّظافةَ كريمٌ يحبُّ الكرمَ جوادٌ يحبُّ الجودَ فنظِّفوا بيوتَكُم
“Allah güzeldir, güzeli sever; cömerttir, cömerdi sever; kerimdir, kerimi sever; temizdir, temizi sever. Evlerinizin çevresini temizleyin.”[ Tirmizî, Edeb, 41.]
Yüce Allah, indirdiği ilk dört vahiy arasında temizliği zikrederek şöyle buyurmaktadır:
وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْ
“Rabbini büyüklük ile an, elbiseni tertemiz tut, maddî manevî bütün kirlerden, pisliklerden tam anlamıyla kaçın (hicret et).”[ Müddessir, 74/3-5.] Bu ilahi buyruğa göre Hz. Peygamber (s.a.v)’e ilk hicret emri, ‘riczden’; yani şirk, putperestlik, küfür, inkâr gibi maddi ve manevi her türlü pislikten uzaklaşması şeklinde gelmiştir. Bu emri alan Efendimiz (s.a.v), ashabına elbiselerini, evlerini ve çevrelerini temiz tutmalarını emretmiştir.
Buna göre Müslümanlar olarak bedenimizi helal ve temiz gıdalarla beslemeli, kendimizi maddi ve manevi kirlerden arındırmalı ve yaşamın her alanında temizliğe azami ölçüde riayet etmeliyiz. Başka bir ifadeyle ahlakımızla, bedenimizle, elbisemizle, evlerimiz ve çevremizle dinimizin istediği gibi tertemiz bir Müslüman olmalıyız.
Bilindiği üzere mikropların ve hastalıkların birçoğu beden, mesken ve çevre kirliliğinden kaynaklanmaktadır. Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
كُلُوا مِن طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَلا تَطْغَوْا فِيهِ فَيَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَبِي وَمَن يَحْلِلْ عَلَيْهِ غَضَبِي فَقَدْ هَوَى
“(Ey kullarım!) Size, rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin, bu konuda azgınlık yapmayın, yoksa gazabım üzerinize kaçınılmaz olarak iner.”[ Ta-ha, 20/81.] Yani rızık olarak verilenlerden temiz olanlarının yenilmesi kadar, yemek esnasında, yemek öncesi ve sonrasında da temizliğe riayet etmek büyük önem arz etmektedir. Yediğine içtiğine dikkat etmeyenlerin bir takım musibetlere uğrayacağını bildirmektedir bu ayet. Temizlikte en önemli organlarımızdan biri olan ağız temizliğine de çok önem verilmiştir. Aynı zamanda Hz. Peygamber (s.a.v), diş temizliğini namazla birlikte zikrederek şöyle buyurmaktadır:
لولا أن أشق على أمتي لأمرتهم بالسواك عند كل صلاة
“Eğer ümmetime ağır gelmeyecek olsaydı, onlara her namazda (dişlerini temizlemeleri için) misvak kullanmalarını emrederdim.”[ Buhârî, Cum'a, 8, Temennî, 9, Savm, 27.]Cenab-ı Hak, bir beldenin halkını
فِيهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ أَن يَتَطَهَّرُواْ وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّرِينَ
“Orada temizlenmeyi seven insanlar vardır. Allah da tertemiz olanları sever”[ Tevbe, 9/108.] buyurarak methetmiştir. Bu âyet nazil olunca Hz. Rasulullah (s.a.v) beraberinde bir grup Muhacir ile yürüyüp Kuba mescidine geldi. Kapısında biraz durakladı, bekledi, içinde Ensar’dan bir topluluk oturuyordu. Bunun üzerine onlara bazı sorular sordu. Daha sonra
يا مَعْشَرَ الأَنْصَارِ إِنَّ اللَّهَ قَدْ أَثْنَى عَلَيْكُمْ فِي الطُّهُورِ فَمَا طُهُورُكُمْ
“Ey Ensar Topluluğu! Temizlik hakkında Allah sizi övdü. Sizin övgüye lâyık temizliğiniz nedir?” diye sordu. Onlar da ‘Biz namaz için abdest alırız, cünüplükten dolayı boy abdesti alırız, abdest bozunca da su ile tahâretleniriz’ diye cevap verdiler. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v)
قالوا : نتَوضَّأُ للصَّلاةِ ، ونغتَسلُ منَ الجَنابةِ ، ونَستَنجي بالماءِ . قالَ : فَهوَ ذاكَ ، فعليكُموه
“İşte temizlik budur, o halde bu temizliğinize devam edin” buyurdular.[ İbn Hanbel, III, 422; VI, 6. ]
Fıkıh kitaplarımızı incelediğimizde hemen hemen tamamının temizlik bahsiyle başladığını görürüz. Çünkü temizlik, ibadetlerden önce gelir. Yüce Allah şöyle buyuruyor:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلاةِ فَاغْسِلُواْ وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُواْ بِرُؤُوسِكُمْ
وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَيْنِ وَإِن كُنتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُواْ
“Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve başlarınıza mesh edip her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin...”[ Maide, 5/6.] Bu ayet-i kerime, ‘abdest ayeti’ diye bilinmektedir. Cenâb-ı Hak, her namazdan önce günde beş kez abdest almamızı, abdest alırken de adeta dış dünya ile temas halinde olan bütün organlarımızı ibadet bilinciyle temizlememizi emrediyor. Bütün bunların gayesi ve hikmeti, elbette temiz ve sağlıklı bir toplum oluşturmaktır. Bunun gibi ilahi emirlerin tamamı, insan ve çevrenin temizliği, ıslahı ve yararı içindir.
Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v), ayet-i kerimeye uygun olarak abdest almış, bütün uzuvlarını üç kez yıkamış ve
هذا وضوئي ووضوء الأنبياء من قبلي
“İşte bu, benim ve benden önceki enbiyanın abdestidir.”[ Dârekutnî, “Kitâbu’t-Tahare” 258.] şeklinde buyurmuştur. Buna göre abdest, Hz. Adem (a.s)’dan itibaren bütün peygamberlerin geleneğidir. Çünkü önceki ümmetlere de hem namaz hem de abdest farz kılınmıştı.
Aslında abdest almak, başlı başına hem maddi hem de manevi bir temizlik eylemidir. Abdestte, dış dünya ile temas halinde olen ve gün içinde kirlenebilecek organlarımızı yıkarken yaptığımız dualarla da manevi bir arınma ortamına girmiş oluruz. Beden ve ruh temizliği yapmış oluruz. Örneğin abdeste başlarken kovulmuş şeytandan Yüce Allah’a sığınır, Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla giriş yaparız. Ardından ellerimizi yıkarken insanlık için din olarak İslam’ın ve temizleyici olarak suyun ne kadar büyük nimet olduğunu hatırlar ve;
اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ الَّذِى جَعَلَ الْمَاءَ طَهُورًا وَجَعَلَ اْلإِسْلاَمَ نُورًا
“Suyu temizleyici, İslâm’ı da nur kılan Allah’a hamdolsun” diyerek bu iki büyük nimeti tezekkür, tefekkür ve tedebbür eyler ve her abdest alışta yeniden dirilmiş gibi oluruz. Ağzımızı su ile çalkalarken bu eylemi ahirete bağlayıp
اَللّٰــهُمَّ اسْقِنِى مِنْ حَوْضِ نَبِيِّكَ كَأْسًا لاَ أَظْمَأُ بَعْدَهُ أَبَدًا
“Allahım! Bana Peygamberinin (s.a.v) Havz-ı Kevser’inden öyle bir kâse içir ki, ondan sonra hiç susamayayım” diye dua ederiz. Burnumuza su çekerken,
اَللّٰــهُمَّ لاَ تَحْرِمْنِى رَائِحَةَ نَعِيمِكَ وَجِنَانِكَ
“Allahım! Bana Cennetin kokusunu nasip et ve Cennet nimetleriyle rızıklandır. Cehennem kokusunu bana nasip etme” şeklinde dua ederek beş yüz yıl mesafeden duyulan cennetin kokusuna ve nimetlerine olan özlemimizi canlı tutarız. Yüzümüzü yıkarken, kıyamet günü bir takım yüzlerin ak, diğerlerinin kara olacağına olan inancımızı vurgulayarak
اَللّٰــهُمَّ بَيِّضْ وَجْهِى بِنُورِكَ يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهُ
“Allahım! Nice yüzlerin beyaz, nice yüzlerin de kara olacağı günde yüzümü nurunla beyaz kılarak nurlandır” şeklinde dua ederiz. Sağ kolumuzu yıkarken, kıyamet günü amel defterinin sağ elden alınmasının kurtuluş emaresi olduğunu hatırlar,
اَللّٰــهُمَّ أَعْطِنِى كِتَابِى بِيَمِينِى وَحَاسِبْنِى حِسَابًا يَسِيراً
“Allahım! Kitabımı sağ elime ver ve hesabımı kolay gör” diye dua ederiz. Sol kolumuzu yıkarken, aynı şekilde
اَللّٰــهُمَّ لاَ تُعْطِنِى كِتَابِى بِشِمَالِى وَلاَ مِنْ وَرَاءِ ظَهْرِى وَلاَ تُحَاسِبْنِى حِسَابًا شَدِيدًا
“Allahım! Kitabımı sol elime verme, arkamdan da verme ve hesabımı zorlaştırma” şeklinde dua ederek kıyamet günü amel defterinin sol elden alınmasının hüsran emaresi olduğunu hatırlarız. Başımızı mesh ederken, kıyamet günü mahşer ânında güneşin beyinlere çok yakın olduğunu ve sıcağın şiddetinden ancak arşın gölgesinde olmakla kurtulabileceğimizi düşünür ve
اَللّٰــهُمَّ غَشِّنِى بِرَ حْمَتِكَ وَأَنْزِلْ عَلَىَّ مِنْ بَرَكَاتِكَ
“Allahım! Beni rahmetinle kuşat ve gölgelendir, üzerime de bereketinden indir” diye dua ederiz. Kulaklarımızı mesh ederken, işitme duyusunun ne kadar önemli olduğunu hatırlayıp işitme eyleminin bir sorumluluk olduğunu vurgular ve
اَللّٰــهُمَّ اجْعَلْنِى مِنَ الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ
“Allahım! Beni sözü dinleyip de ona en güzel şekilde tabi olanlardan eyle” diye dua ederiz. Boynumuzu mesh ederken, boynun özgürlüğün simgesi olduğunu, yalnızca Yüce Yaratıcımıza teslim edilmesi gerektiğini hatırlar ve
اَللّٰــهُمَّ أَعْتِقْ رَقَبَتِى مِنَ النَّارِ وَاحْفَظْنِى مِنَ السَّلاَسِلِ وَ اْلأَغْلاَلِ وَاْلأَنْكَالِ
“Allahım! Boynumu cehennem azabından azâd eyle” şeklinde dua ederiz. Sağ ayağımızı yıkarken, ayakların Allah yolunda sabit olması gerektiğini, bu yolda sabit olan ayakların sırat köprüsünü rahatlıkla geçeceklerini hatırlar ve
اَللّٰــهُمَّ ثَبِّتْ قَدَمَىَّ عَلَى الصِّرَاطِ يَوْمَ تَزِلُّ اْلأَقْدَامُ
“Allahım! Nice ayakların kaydığı günde benim ayaklarımı sırat üzerinde sabit eyle” şeklinde dua ederiz. Son olarak sol ayağımızı yıkarken, dünya imtihanını başarıyla geçmek için gereken bütün hususları hatırlar ve
اَللّٰــهُمَّ اجْعَلْ سَعْيِى مَشْكُورًا وَذَنْبِى مَغْفُورًا وَعَمَلِى مَقْبُولاً وَتِجَارَتِى لَنْ تَبُورَ
“Allahım! Bana razı olduğun bir çalışma ver, günahımı bağışla, makbul bir amel ve zarar etmeyen bir ticaret nasîb eyle” şeklinde dua ederiz. Abdest bittiğinde ise şu şekilde dua ederiz:
اَللّـهُـمَّ اجْعَلْنِي مِـنَ التـَّــوَّابِينَ وَاجْعَلْنِـي مِـنَ الْمُتَـطَهّـِـرِيـنَ
“Allahım beni çok tövbe edenlerden kıl ve çok temizlenenlerden kıl ve salih kullarından eyle.”
Görüldüğü üzere abdest, bir yandan bizi temizliğe alıştırırken diğer yandan bizde dua kültürü oluşturmaktadır. İmanın yarısı kabul edilen temizlik ve kulluğun/ibadetin özü kabul edilen dua ile aslında Allah katında değerimizi ortaya koymuş oluyoruz. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in bize öğrettiği şekliyle abdest almamız halinde, bu abdest kıyamet günü bizim için nur olacaktır. Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyuruyor:
إن أمتي يُدْعَون يوم القيامة غُرًّا مُحَجَلِّين من آثار الوُضُوء
“Benim ümmetim Kıyâmet gününde abdest izlerinden dolayı “Yüzleri nurlu, elleri ve ayakları bembeyaz olanlar” şeklinde (hesâp mahalline veya mîzan başına) çağrılacaklardır.”
Hadisi rivayet eden Ebû Hüreyre (r.a) sözüne şöyle devam eder:
فمن اسْتَطَاع منكم أن يُطِيل غُرَّتَه فَليَفعل
“Artık kim, bu parlaklığını daha ziyâde artırıp uzatmaya güç yetirebilirse bunu yapsın!”[ Buhârî, Vudû’, 3.]
Abdest eylemi, aynı zamanda günahlarımızın bağışlanmasına güzel bir vesiledir. Hz. Peygamber şöyle buyuruyor:
إذا توضَّأ العبدُ المسلم، أو المؤمن فغسل وَجهَهُ خرج مِنْ وَجْهِهِ كُلُّ خَطِيئَةٍ نظر إليها بِعَينَيهِ مع الماء، أو مع آخر
قَطْرِ الماء، فإذا غسل يديه خرج من يديه كل خطيئة كان بَطَشَتْهَا يداه مع الماء، أو مع آخِرِ قطر الماء، فإذا غسل
رجليه خرجت كل خطيئة مَشَتْهَا رِجْلَاه مع الماء أو مع آخر قطر الماء حتى يخرج نَقِيًا من الذنوب
“Müslüman bir kul abdest alırken yüzünü yıkadığında, gözleri ile bakarak işlediği bütün günahlar, abdest suyu -veya suyun son damlası- ile yüzünden akar gider. Ellerini yıkadığında, onlarla tutarak işlediği günahlar, abdest suyu -veya suyun son damlası- ile ellerinden çıkar gider. Ayaklarını yıkadığı zaman, onlarla yürüyerek işlediği günahlar, abdest suyu -veya suyun son damlası- ile ayaklarından çıkar gider. Neticede bu kimse, günahlardan arınmış olur.”[ Müslim, Tahâret, 32.]
Dolayısıyla abdest, ibadetle alakalı bir eylem olmakla birlikte ferahlamak, can sıkıntısından kurtulmak ve sağlıklı bir yaşam elde etmek isteyenler açısından çok ihtiyaç duyulan bir eylemdir.
Günde beş vakit abdest alan bir Müslüman, maddi ve manevi her türlü kirden arınmış olmaktadır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v) bir gün ashabına hitaben;
أَرأَيْتُمْ لَوْ أَنَّ نَهْراً بِباب أَحَدِكم يغْتَسِلُ مِنْه كُلَّ يَوْمٍ خَمْس مرَّاتٍ ، هلْ يبْقى مِنْ دَرَنِهِ شَيءٌ؟» قالُوا : لا يبْقَى مِنْ درنِهِ شَيْء ،
“Ne dersiniz? Sizden birinizin kapısının önünden bir nehir aksa ve bu nehirde her gün beş kere yıkansa, acaba üzerinde hiç kir kalır mı?” diye sorunca Ashab, “Bu hal, Onun kirlerinden hiçbir şey bırakmaz!” dediler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem;
قَال : « فذلكَ مَثَلُ الصَّلَواتِ الخَمْسِ ، يمْحُو اللَّه بهِنَّ الخطَايا
“İşte bu, beş vakit namazın misalidir. Allah, onlar sayesinde günahları silip yok eder.” buyurdu.[ Buhârî, Mevâkît 6; Müslim, Mesâcid 282.]
Günlük beş vakit abdestli olmakla emrolunan Müslüman, haftalık zorunlu; yani farz olarak hem toplantı hem de ibadet sayılan Cuma Namazına gelirken gusül abdesti almakla emrolunmuştur. Çünkü her bireyin toplum içine temiz bir şekilde çıkması, hem kendi sağlığı hem de başkalarının sağlığı için çok önemlidir. Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır:
حَقٌّ علَى كُلِّ مُسْلِمٍ، أنْ يَغْتَسِلَ في كُلِّ سَبْعَةِ أيَّامٍ يَوْمًا يَغْسِلُ فيه رَأْسَهُ وجَسَدَهُ
“Allah rızası için her Müslümanın haftada bir gün başını ve bedenini yıkaması bir haktır, bir vazifedir.”[ Buharî, el-Cumua, 12.]
Yüce Allah, abdest ayetinin sonunda şöyle buyurmaktadır:
مَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَكِن يُرِيدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ
“Allah, size bir güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve şükredesiniz diye de üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor.”[ Maide, 5/6.] Yani Yüce Rabbimizin temizlik konusundaki emirleri ve hatta bütün emirleri, kulun maddi ve manevi yönden temizlenmesi, şükre vesile olması ve nimetlerin tamamlanması içindir.
Cenâb-ı Hak, her daim temizlenmeyi, temiz kalmayı, temizlerle beraber olmayı ve bu vesileyle Rabbimizin rızasına ermeyi cümlemize nasip ve müyesser eylesin. Hepinizi Allah’a emanet ediyorum.