Türkmen ve Abdallık kültürünün ve ozan geleneğinin son büyük temsilcisi, dillere ve gönüllere kazanan sayısız bestesi ile gönüllerde taht kuran Neşet Ertaş Kırşehir’de anıldı.
Hayatının bir döneminde Yaşar Kemal ona “Bozkırın Tezenesi” diye bir yakıştırmada bulunmuşsa da, o hep “Garip”i tercih etmiş.
Neşet Ertaş, deyim yerindeyse türküleriyle Kırşehir’e damgasını vurmuş.
İlimizde onun adını taşıyan bir şeye rastlamak mümkün.
Şehri, ona beslediği büyük sevgiyi görmek mümkün.
O da şehrine beslediği sevgiyi hep canlı tutmuş.
Çok genç yaşlarda, Ankara, İstanbul, Almanya yollarına düştüğü için ayrı düştüğü şehrine dair şöyle bir cümle kurmuş:
“Ben Kırşehir’den hiç çıkmadım. O hep benim içimde.”
Kırşehirliler de bu kıymetli geleneğin son hazinesini bağrına basmış.
O gelenek, yüzyıllardır çalan söyleyen, derdini, neşesini dillendiren büyük âşıklar geleneğin temsilcisi “bizim yaşamımız türkülerimizdir” diyor.
Neşet Ertaş okul okumadım, üniversiteye gitmedik “Bizim üniversitemiz de bu.
Asırlardır gelen bir kanalın çocuklarıyız biz.
Oğlan çocukları doğduğunda göbeğine saz koyarlarmış.
Onu çalamayan keman, onu da çalamayan zurna, o da olmadı davul çalacakmış.
Başka çare yok…
Ekmek bu kapıdan…”
Ozan insan oğluna ne diyor ey insan sen dünyaya gelen bir yolcusun dünyaya gönül verip hakkı unutma kalp kırma.
Bir anadan dünyaya gelen yolcu·
Türkünün başlangıcında, insan bir “yolcu” olarak nitelendiriyor.
Hayatın geçici bir durak olduğunu ve hepimizin birer yolcu gibi bu dünyadan gelip geçtiğimizi hatırlatır.
Görünce dünyaya gönül verdin mi?
İlk önce bu geçicilik karşısında, yolcunun dünyaya gönül vermesi ve ona bağlanmasını sorgular.
Kimi böyük, kim böcek, kimi kul·
Büyük ve küçük, böcek ve kul gibi tüm varlıkların birer sır barındırdığı ve bu sırrın çözülmesi gerektiği ifade edilir
Merak edip heç birini sordun mu·?
Türkünün sözlerinde, insanoğlunun varoluşunun diğer canlılarla olan bağlantısı da vurgulanır.
Bunlar neden nedenini sordun mu?
İnsanoğlunun sadece kendi benliğiyle değil, tüm evrenle olan ilişkisini de düşünmeye sevk eder.
Bunca mahlûkat var heç biri gülmez,
İnsan ölür ama ruhu ölmez”
Bunca mahlûkat var heç biri gülmez, mısrası, ruhun bedenin ötesinde bir varoluşa sahip olduğunu ve ölümden sonra da varlığını sürdüreceğini vurgular.
Bu sözleriyle ahiret inancını dile getiren
Cehennem azabı zordur çekilmez·
Azap çeken hayvanları gördün mü?
İnsandan doğanlar insan olurlar
Hayvandan doğanlar hayvan olurlar
Hepisi de bu dünyaya gelirler·
Ana haktır sen bu sırra erdin mi?
Anadan doğan her canlının insan olma potansiyeli taşıdığını, ancak hayvani dürtülerin de var olduğunu vurgular.
Bu dünyadaki emanetçiler olduğumuzu ve vademiz dolmadan önce iyi bir yolcu, iyi bir insan olmanın gerekliliklerini yerine getirmemiz gerektiğini hatırlatır.
Vade tekmil olup ömrün dolmadan
Emanetçi emaneti almadan.
Bu dünyadaki emanetçiler olduğumuzu ve vademiz dolmadan önce iyi bir yolcu, iyi bir insan olmanın gerekliliklerini yerine getirmemiz gerektiğini hatırlatır.
Ömrüyün bağının gülü solmadan
Varıp bir canana ikrar verdin mi
Garip bülbül gibi feryat ederiz
Cahiller elinde küskün kederiz
Hep yolcuyuz böyle geldik böyle gideriz
Dünya senin vatanin mi yurdun mu?
Yolcu için dünya bir vatan veya yurt değildir, sadece bir durak noktasıdır.
Varoluşun gizemlerini irdeleyen ve bizi asıl yurdumuzu aramaya teşvik eden sözlerin ozanı Neşet Ertaş.
Bu dünyada yolcu olan insan neden yolcu gibi yaşamıyor dersiniz.
Dünya kimseye kalmıyor zalim iktidarlara da, zulüm eden krallara, malıyla şımaranlar bir gün çok kıymet verdiği dünyasında göçüyor.
Kim ki bu dünyada emredildiği gibi dost doğru yaşarsa sonu da ahirde mutlu olacak.