Azerbaycan müzik tarihi çok eski ve zengin bir mirasa sahiptir.

Azerbaycan müzik tarihi çok eski ve zengin bir mirasa sahiptir. Bu topraklar yüzyıllar boyunca birçok kültürün beşiği olmuş, halkın ruhunu, sevincini, üzüntüsünü, kahramanlığını ve sevgisini müzik aracılığıyla ifade etmiştir. Azerbaycan müziği hem halk yaratıcılığının derin köklerine, hem de profesyonel bestecilik okuluna dayanır. Halk türküleri, dansları, ezgileri ve mugamlarımız halkın tarihini, geleneklerini ve manevi dünyasını içinde yaşatır. Bu müzik türleri kuşaktan kuşağa aktarılmış ve günümüze kadar ulaşmıştır. Özellikle mugam, Azerbaycan müzik kültürünün zirvesidir. Mugam, insanın duygularını, doğanın güzelliğini ve yaşamın anlamını derin bir şekilde yansıtır. “Rast”, “Segah”, “Şur”, “Bayatı-Şiraz”, “Çahargah” gibi mugamlar milli müzik hazinemizin en değerli parçalarıdır.

Ağabacı Rzayeva

Azerbaycan’ın tarihi müzik aletleri de çok eskidir. Tar, kemancha (keman benzeri yaylı çalgı), saz, balaban, def (qaval) ve davul (nağara) halkımızın müzik aletleri arasında önemli bir yere sahiptir. Bu aletlerin eşliğinde icra edilen mugamlar ve halk şarkıları, milli kimliğimizin ayrılmaz bir parçasıdır. 19.yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Azerbaycan müziğinde yeni bir dönem başladı. 1908 yılında Üzeyir Hacıbeyov tarafından yazılan “Leyli ve Mecnun” operası, yalnızca Azerbaycan’ın değil, tüm Doğu dünyasının ilk operası oldu. Bu eser, Azerbaycan müziğinin profesyonel bir seviyeye yükselişinin başlangıcıydı. Üzeyir Bey’den sonra Müslüm Maqomayev, Fikret Emirov, Kara Karayev, Səid Rüstəmov, Tofiq Kuliyev, Asef Zeynallı ve Ağabacı Rzayeva gibi besteciler milli müzik sanatımızı daha da zenginleştirdiler.

Günümüzde Azerbaycan müziği hem klasik geleneklerini koruyor, hem de modern tarzlarla zenginleşiyor. Genç besteciler ve icracılar milli ruhu yaşatarak, onu yeni biçim ve türlerde dünyaya tanıtıyorlar.

Sonuç olarak denilebilir ki, Azerbaycan müziği halkımızın manevi hazinesidir. O, tarihimizin sesi, ruhumuzun ifadesidir. Bu müzik bizleri birleştirir; geçmiş ile bugünü, gelenek ile modernliği birbirine bağlayan manevi bir köprü görevi görür. Azerbaycan müziği yaşadıkça, halkımızın ruhu da sonsuza dek yaşayacaktır.

Azerbaycan müzik tarihinde kadın bestecilerin rolü de oldukça büyüktür. Bu alanda ilk adımı atan kişi Ağabacı Rzayeva olmuştur. O, Azerbaycan’da ve genel olarak Doğu dünyasında profesyonel müzik eğitimi alan ilk kadın bestecidir. Ağabacı Hanım’ın eserlerinde çocuklara adanmış şarkılar (“Kukla”, “Karankuş”, “Benim beyaz güvercinim” vb.) özel bir yer tutar. Ayrıca “Vatanseverlik Marşı”, romanslar ve müzikli komediler de bestelemiştir.

Ağabacı Rzayeva, 15 Aralık 1912 tarihinde Bakü şehrinde aydın bir ailede dünyaya gelmiştir. Babası İsmayıl Rzayev, ekonomist olmasına rağmen müziği çok iyi bilir ve güzel tar çalardı. Evlerinde daima mugam sesleri yükselir, aile üyeleri müzikle iç içe yaşardı. Evlerinde tar, saz, def (qaval), çift davul (qoşa nağara), akordeon (qarmon) ve gramofon gibi çeşitli müzik aletleri bulunurdu. Ağabacı’nın dedesi Mirze Ferruh da döneminin tanınmış tarzenlerinden biriydi. Böyle bir müzik ortamında büyüyen Ağabacı, çocukluğundan itibaren müziğe büyük bir ilgi duymuştur.

1929 yılında Bakü Pedagoji Teknik Okulu’nu bitirmiş ve öğretmen olarak çalışmaya başlamıştır. O dönemde ülkede okuma-yazma bilmeyenleri eğitmek için geniş çaplı çalışmalar yürütülmekteydi. Ağabacı Rzayeva da bu işe aktif olarak katılmış; Saray, Kürdekhani ve Maştağa köylerinde öğretmenlik yapmıştır. Henüz 17 yaşındayken Saray köyüne öğretmen olarak gönderilmiş ve hem okulda hem de kolhozda (kolektif çiftlikte) açılan okuma-yazma kurslarında ders vermiştir. Genç yaşına rağmen işine büyük bir ciddiyetle yaklaşmış ve köy halkının eğitimine büyük katkı sağlamıştır.

Müziğe olan ilgisi onu bu alanda eğitim almaya yönlendirmiştir. Ağabacı Hanım, nota eğitimi konusunda Said Rüstemov’dan, mugam konusunda ise Mirze Mensur Mensurov’dan ders almış; daha sonra Azerbaycan Devlet Konservatuvarı’nda Üzeyir Hacıbeyov’un kompozisyon sınıfında eğitimine devam etmiştir. Ayrıca Efrasiyab Bedelbeyli ve Cövdət Hacıyev’den müzik teorisi dersleri almıştır.

Ağabacı Rzayeva, Üzeyir Hacıbeyov’un kurduğu ilk notalı halk çalgıları orkestrasının üyesi olmuş ve orada tarzên (tar çalan sanatçı) olarak sahneye çıkmıştır. 1938 yılında Moskova’da düzenlenen Azerbaycan Sanatı On Günlüğü (Dekadası) etkinliğine katılmıştır. 1935–1944 yılları arasında halk çalgıları orkestrasında faaliyet göstermiş ve Azerbaycan müzik tarihinde profesyonel eğitim almış ilk kadın besteci olarak tanınmıştır.

Onun ilk önemli müzik eseri, 1941 yılında yazdığı “Vatanseverlik Marşı”dır. Bunun dışında, İ. Guliyev ile birlikte yazdığı “Tartışma (Mübahisə etmə)” adlı müzikli komedyanın yazarlarından biri olmuş, ayrıca birçok şarkı ve romans bestelemiştir. Büyük şair Nesimi’nin sözlerine yazdığı yedi romans, onun yaratıcılığının en güzel örneklerindendir.

Ağabacı Rzayeva 60’tan fazla şarkının bestecisidir ve bunların çoğu çocuklara adanmıştır. “Kukla (Kukla)”, “Kırlangıç (Qaranquş)”, “Benim beyaz güvercinim (Mənim ağ göyərçinim)”, “Küçük Kaptan (Kiçik kapitan)”, “Yarının Ustaları (Sabahkı günün ustaları)” ve “Ben Bir Karanfiliyim (Mən qərənfiləm)” gibi şarkılar bugün hâlâ sevilerek söylenmektedir.

O, yalnız müzikte değil, toplumsal yaşamda da aktif bir kadındı. 1950, 1953 ve 1955 yıllarında Bakü Sovyeti’ne, 1963 yılında ise Azerbaycan SSC Yüksek Sovyeti’ne (Ali Soveti) milletvekili olarak seçilmiştir.

Ağabacı Rzayeva, 5 Temmuz 1975 tarihinde Bakü’de vefat etmiş ve İkinci Fahri Hiyaban’a (Onur Mezarlığı’na) defnedilmiştir. O, Azerbaycan müzik tarihinde ilk kadın besteci olarak bir ilke imza atmış, yeteneği ve emeğiyle gelecek nesillere örnek olmuştur. Onun adı, Azerbaycan kültürünün parlak simaları arasında sonsuza dek yaşayacaktır.

Bugün Ağabacı Rzayeva’nın adı, Azerbaycan müzik kültürünün en parlak isimleri arasında yaşamaya devam ediyor. Eserleri müzik okullarının programlarına dahil edilmiş, çalınan her notada onun ruhu ve sanata olan sevgisi hissedilmektedir. Azerbaycan halkı bu değerli kadın besteciyi her zaman minnet ve saygıyla anmakta, onun bıraktığı zengin mirası gelecek nesillere aktarmaktan gurur duymaktadır.