Bu yazımı Kurban Bayramı’nın son günlerinde yazarken, yalnızca bir bayramı değil, bir fuarı, bir şehri, bir çağın gidişatını da içimde tartıyorum. Kırşehir’de gerçekleşen 4. Kitap Fuarı'nın ardından kalemime dökülen bu satırlar, bir teşekkür, bir eleştiri ve bir umut mektubudur siz değerli okuyucularıma.
Kitap fuarları, sadece kitap satılan alanlar değildir. Onlar kültürün, fikrin, düşüncenin dolaştığı, insanların göz göze geldiği; bir yazarın da okuruyla yüz yüze konuşabildiği nadide zamanlardır. Ancak bu yıl Kırşehir’de içimde buruklukla ayrıldım fuar alanından.
Kitaplar, ne yazık ki, ikinci plandaydı. Yayınevi katılımı az, çeşitlilik sınırlıydı. Bazı stantlar kitap değil, hediyelik eşya sergisine dönüşmüş gibiydi. Kitabın olduğu yerde çay kokusu değil, mürekkep kokusu yayılmalıydı. Ekonomik zorluklar da hissediliyordu elbette. İnsanlar raflara sadece göz gezdiriyor, dokunuyor, sonra başlarını öne eğip geçiyordu. Kitap alım satımı bariz şekilde azalmıştı. Haklıydılar. Öncelik karnı doyurmaksa, ruhu doyurmak ikinci plana düşüyor.
Fuar alanında küçük bir grup öğrenciyle sohbet etme fırsatım oldu. “Resimli kitap yok mu?” diye sordular, “Biz daha yeni okuma öğreniyoruz” dediler. O masum soruda, yeni açılan dünyaların özlemi vardı. Ama sadece bu değildi üzüntüm; fuar boyunca karşılaştığım başka bir gerçek daha vardı. Yüzüme baktı bir çocuk, afişte benim adımı gördü ve kıkırdayarak arkadaşlarına “Yazar oymuş, ben yoksa çalışan sandım” dedi. O an, kalbime bir tokat gibi indi bu durum. Kitaplarla, yazarlarla kurulan o uzaklık, o mesafe, sadece maddi değil, aynı zamanda bir bilgi ve kültür eksikliğinin göstergesiydi.
Bu yüzden, fuarlarda dağıtılan hediye çeklerinin sayısının artırılması, okullara daha fazla ulaşılması şart. Ne yazık ki, bölgedeki bazı okulların fuar etkinliklerine katılımı ve fuarlardan haberdar edilmesi yetersiz kalıyor. Kitapla buluşmanın, çocukların hayal dünyasının kapılarını açmanın önündeki en büyük engel, bazen sadece doğru bilgi ve imkân eksikliği.
Bunun yanında, özellikle kırsal ve küçük yerleşim yerlerindeki kütüphanelerin yetersizliği de büyük sorun. Kütüphane denildiğinde, çoğu zaman kapalı kapılar, bakımsız raflar ya da kısıtlı sayıda kitaplar geliyor akla. Oysa kütüphaneler, toplumların hafızası, çocukların hayallerinin başlangıç noktasıdır. Kütüphanelere daha fazla yatırım yapılmalı, erişilebilirlik artırılmalı.
Teknoloji çağında yaşarken, e-kitaplar ve sesli kitaplar da hızla yayılıyor. Bu araçlar, özellikle erişim zorlukları yaşayanlar için büyük fırsatlar sunuyor. Ancak dijital dünyanın getirdiği hızlı tüketim alışkanlığı, yüzeysel okumalara ve sabırsızlığa da neden oluyor. Kitabı anlamak, sindirmek, ona dokunmak; sanal alemde bazen kayboluyor. Bu dengeyi bulmak önemli.
Yazarlık, sadece kelimeleri bir araya getirmek değil; okurla kurulan bir köprüdür. Yorumlarınız, eleştirileriniz, destekleriniz benim için yol gösterici ve ilham verici. Yazdıklarımın anlam kazanması, sizlerin varlığıyla mümkün oluyor.
Kitap fuarları ise sadece kitap satışı değil, bir buluşma noktası, kültürel bir şölen, insanların fikir alışverişinde bulunduğu sosyal alanlar. Bu alanlar çoğalmalı, daha çok destek görmeli.
Okuma alışkanlığı ise küçük yaşlarda başlar. Ailelerin, öğretmenlerin, çevrenin bu süreçte büyük sorumluluğu var. Çocuklara kitap sevgisi aşılamak, onların hayal güçlerini beslemek, yarının bilinçli bireylerini yetiştirmek için şart.
Benim yazarlık yolculuğumda da kolaylıklar olmadı. Kimi zaman yalnız hissettim, kimi zaman engellerle karşılaştım. Ama her engelde, her kelimede, sizlerin varlığı, desteği bana güç verdi. Sizlerle birlikte yürümek, bu yolda yalnız olmadığımı hissettirdi.
Kurban Bayramınızı tüm içtenliğimle kutluyorum. Umutla, sağlıkla, dualarla geçsin günleriniz. Bayram, yalnızca sofrada değil; bir gönülde birleşebilmekte saklıdır.
Yazarlık, yalnız bir çaba değil. Her destek mesajınız, her ziyaretiniz, her samimi kelimeniz bu yolda benim yoldaşım oldu. Sizlerle birlikte, daha nice fuarlarda, etkinliklerde, kitaplarda buluşmak dileğiyle…
Sevgiyle, düşünceyle, kalemle kalın.