YİYİN EFENDİLER YİYİN...!

Her sabah gözümüzü açtığımızda, televizyon ekranlarında, haber portallarında, sosyal medyada karşımıza çıkan manzara değişmiyor:

Yeni bir yolsuzluk, yeni bir usulsüzlük, yeni bir "çalınan hak" haberiyle başlıyoruz güne.
Sözüm ona halk için, adalet için, hizmet için seçilenler...
Verdikleri her sözü unutanlar, geldikleri koltukları ganimet görenler, o makamlara halka hizmet için değil, kendilerine servet devşirmek için oturmuş gibi davranıyorlar.
Eskiden “şehrin emini” derdik.
Şimdi ise şehrin hazinesine göz dikenleri görüyoruz.
Bir şehir değil, adeta bir kasa devralmış gibi...
Makamlara otururken ettikleri yeminleri, söyledikleri sözleri unutmuşlar.
Bu insanlar bir zamanlar halka "emanetinize sahip çıkacağım" diye söz verdiler.
Ama şimdi, verdikleri sözleri çiğneyip dünyalık uğruna ahiretlerini satıyorlar.
"Yetimin hakkını koruyacağız" diyenler, o yetimin ekmeğine el uzatır hale gelmiş.
Bugün artık alıştık maalesef; belediyelerle ilgili haberlerde bir ihale yolsuzluğu, bir usulsüz ödeme, şaibeli projeler, milyonların nereye gittiği belli olmayan harcamaları…
Kamu kaynakları, sanki bir zümrenin aile bütçesi gibi kullanılıyor.
Bu insanlar seçilmiş olmanın ne anlama geldiğini unutmuş durumda.
Onlar sadece sandıktan çıkmayı "yetki" sanıyorlar.
Oysa sandık, sadece bir başlangıçtır.
Gerisi vicdanla, sorumlulukla, dürüstlükle tamamlanır.
Ama gelin görün ki bazıları, doymak bilmiyor.
Sanki bu dünya onlara kalacakmış gibi, gözleri daha fazlasında.
Milyarlarca liralık arsalar, ihaleler, lüks arabalar, saray gibi makam odaları...
Hırslarına kapılanlara bir bakın mahkeme salonlarında, zindanlarda geziyor.
Soruyorum:
Ne yapacaksınız bu kadar serveti?
Ne zaman doyacaksınız?
Eğer hâlâ utanmaları kaldıysa, Tevfik Fikret’in o unutulmaz dizelerini hatırlatsak belki yüzleri kızarır:
“Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Yiyin efendiler yiyin, bu doyumsuz sofra sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!”
Bu sofrada halk yok.
Bu sofrada hak yok.
Bu sofrada adalet yok.
Ama unutmasınlar ki bu düzen sonsuza kadar sürmez.
Çünkü halk unutmaz.
Çünkü bu millet, zamanı geldiğinde hesabını sorar.
Ve çünkü biz hâlâ inanıyoruz:
Bu çürümüşlük, bu vicdansızlık, bu yolsuzluk düzeni bir gün son bulacak. Toplum, bu kara düzeni artık kabullenmiyor.
Bu çürümüşlüğe, bu vicdansızlığa karşı duracak temiz yürekler var hâlâ.
Yolsuzluk her tarafımızı sarmış olabilir ama umudumuzu kaybetmeyeceğiz.
Çünkü biz hâlâ adaletin, vicdanın ve halkın iradesinin kazanacağına inanıyoruz.
Temiz eller, dürüst yürekler ahlaklı nesiler geldiğinde.