Bunun üzerine otomobili saraya gönderir.

 Vahdettin de otomobili geri göndererek Talat Paşa’ya şu haberi yollar: “  Biraderim bunu Paşa’ya hediye olarak vermiştir. Hediyen,in geri alınmayacağı tabii olmakla beraber, böyle bir iadenin kabulü de abes olur”. Maaşından biriktirdiği bir miktar parası ve bir miktar da devlet tahvili vardır. Devlet tahvili Emanuel Karasu’ya devredilir. Paşa elde ettiği paraların yarısını  evine bırakır yarısını da yanına alır.Talat, Enver, Cemal Paşa, Beyrut Valisi Azmi  eski Polis Müdürü Bedrettin, Dr. Nazım,Dr.Bahattin Şakir  ve Cemal Azmi  1 Kasımı 2 Kasıma bağlayan gece  Boğazda,  İhsan Namık Poroy’un  yalısının önünden , motorla  açıkta bekleyen  Alman Denizaltısına binerek  İstanbul’dan ayrılırlar.

             Talat Paşa , Sadrazam İzzet Paşa’ya bir mektup yazarak  yurtdışına çıkışını ve gerekçelerini  şöyle anlatacaktır: “ Pek muhterem ve mübarek  tanıdığım  İzzet Paşa Hazretlerine,

Memleketin bir müddet ecnebi  nüfuz  ve tesiri altında  kalacağını  anladım. Buna rağmen, memlekette kalmak ve millet muvacehesinde  muhakeme olmak fikrindeydim.Bütün dostlarım, bunu atiye talik etmek için ısrar ettiler.Zatı fehimaneleri ile istişare edemedim Müşkül mevkide kalacağınızdan, çok düşündükten sonra sarfı nazar ettim.Bütün hayat-ı siyasiyemde  hedefim, memlekete namuskarane ve fedekarane  hizmet etmekti. Bütün servetim, Zat-ı Şahanenin ihsan ettiği otomobil , her ay arttırdığım yirmişer liradan müterakim, bin altı yüz liralık istikrazı dahili bedelinden  ve bir de dört arkadaşım la birlikte isticar ettiğim  çiftliğin  devr-i icarından  hasıl olan paradan ibarettir. Bunun bir kısmını aileme terk ederek bir kısmını da yanıma aldım. Bundan başka nesneye malik değilim. Millete karşı hesap vermek ve mahkeme olarak tayin edilecek cezayı  kemal-i cesaretle  çekmek isterim.İşte, Zatı fehimanelerine  söz veriyorum. Memleketim, ecnebi nüfuz ve tesirinden  azade kaldığı gün, ilk telgrafınıza  itaat edeceğim Baki kemal-i hürmetle ellerinizden öperim, muhterem paşa hazretleri.( 2 Eylül 1918) Mehmet Talat”.

               Alman torpidosu  2 Kasım günü Kırım  yarımadasında ve Sivastopol’un yakınında Gözleve’ye varır. 3 Kasım günü Sivastopol’a ulaşırlar Aynı gün Alman askeri yetkililerin yardımı ile Akmescit’e oradan da 7 Kasım’da takma isimlerle  gizlice  Berlin’e gitmek üzere yola çıkarlar. Yolda  ileride ne yapacaklarını konuşuyorlardı. Enver Paşa, Rusya’ya  geçmek, Ruslar’la anlaşarak  Türkistan’ı ayaklandırmak, Kafkaslarda teşkilat vücuda getirerek, Allah takdir etmişse  burada bir zafer kazanmak, etmemişse, bu yolda ölmekten bahsediyordu. Talat Paşa ise: “ Bizim siyasi ömrümüz artık sona ermiştir. İster haklı, ister haksız yere olsun,  bir kere üstümüze  milletin kin ve gazap yüzü döndü. Bizim yürüyeceğimiz en kısa ve münasip yol, Avrupa’ya giden yoldur. Bir köşeye çekilip oturmalıyız. Herhangi  birimiz herhangi bir sebeple olursa olsun, en ufak bir kıpırdama bile yapmamalıyız ve hiçbir şeye  tamah etmemeliyiz. Bu hal içinde zamanın getireceği hadiseleri gözlemeliyiz. Gün geçer de şayet bir fırsat  zuhur ederse o fırsattan faydalanmamız tabiidir.Ancak, bugünkü halimizle  ve bu günkü dünya şartları içinde  bize düşen, her tülü Tiranlıktan ve her çeşit senlik-benlikten uzakta bir köşeye çekilip  sinmekten ibarettir. Gerçi vicdanlarımıza karşı mahkum değiliz. Çünkü biz milletimizi kurtarmak ve yurdumuzu yükseltmek istedik. Fakat talih bize yar olmadı.Böyle olunca, artık vazifelerimizi başkalarına devretmemiz gerekir.”  Enver Paşa dışındakiler de bu görüşte idiler.

                  İtilaf devletlerinin de baskısı ile İttihatçılar Almanya’dan istenir. Hırsızlık suçlaması bile  yapılır. Almanya’nın cevabı  dikkat çekicidir: “ Şimdiki Osmanlı Hükümetinin  iyi niyetini takdir ediyoruz. Fakat Talat  vahşet eylemlerini  kışkırtacak ve  teşvik edecek bir kimse değildir. Para çalması da imkansızdır. Aldı ise  siyasi maksada  sarf için almıştır.”