Özellikle muhalefete mensup, ağırlıklı olarak CHP’li belediye başkanlarının görevden alınması kamuoyunda ciddi soru işaretleri oluşturdu.
Her gün bir yenisi ekleniyor.
Yolsuzluk gerekçesiyle görevden alınıyorlar.
Elbette bir suç varsa, üzerine gidilmeli.
Ama halk artık tek bir soruyu daha yüksek sesle soruyor:
"Sadece muhalefet belediyelerinde mi yolsuzluk var?"
İktidarın elindeki belediyelerde hiç mi usulsüzlük yok?
Bir yerde hırsızlık, yolsuzluk varsa üstüne kararlılıkla gidilmeli.
Ama bu mücadelede adalet terazisinin kefesi partiye göre eğiliyorsa, orada hukuk değil, hesaplaşma vardır.
Vatandaş haklı olarak soruyor:
"Madem yolsuzlukla mücadele ediliyor, neden sadece CHP’li belediyeler hedefte?"
Toplumda bu soruyu soranların sayısı gün geçtikçe artıyor.
Çünkü adalet, sadece “bizden olmayan” üzerinden işletilirse, inandırıcılığını kaybeder.
Hukuk, sadece muhalefeti hizaya getirme aracı haline gelirse, halk adalet arayışını sokakta, sandıkta, her yerde dillendirmeye başlar.
İşte bu tabloyu anlatmak için eski bir Anadolu kıssasıyla bitirelim:
İki hırsız karşılaşır bir gün.
Biri gece, diğeri gündüz hırsızıdır.
Gece hırsızı şaşkındır:
"Ben işi karanlıkta yapıyorum, sen gündüz nasıl yapıyorsun?" der.
Gündüz hırsızı güler:
"Gel, göstereyim," der.
Bir çiftçinin öküzle çift sürdüğü tarlaya varırlar.
Plan hazırdır.
Gündüz hırsızı ormana girer, gece hırsızına da talimat verir:
Sakın sorulara cevap verme.”
Gündüz hırsızı, çiftçinin bir öküzünü ormana kaçırırken, diğeri söylenmeye devam eder:
Çiftçi sonunda dayanamaz, gelir sorar:
Cevap gelir:
Çiftçi döner tarlaya bakar, bir öküz yok!
Başını sallar, mırıldanır:
İşte mesele bu.
Eğer bir hırsıza hırsız olduğunu unutturursanız, döner size ahlak dersi verir.
Bugün halkın yaşadığı tam da budur: Gerçeği görmek istiyor ama gözünün önünde olup bitene rağmen “şaştım bu işe” demekten başka çaresi kalmıyor.