Yürüyüş esnasında Bayram hocanın yağmur suyundan yaşaran gömleği ve pantolonunun vücuduna yapışıp hastalığa sebep olmaması için gömlek ile derisinin arasında boş su şişesiyle tampon yaptım
Bu yöntemi 2014 ‘te ifa ettiğim hac esnasında uygulamış ve soğuk klimadan dolayı hastalanmaktan kurtulmuştum.
Kırkbeş derecelik sıcakta, gündüz vakti ,iğne atılsa yere düşmeyecek kadar yoğun bir insan kalabalığının arasında yaptığım tavaftan sonra havuzdan çıkmışa dönmüştüm.Say mahallindeki -Mucur ayazını aratmayan- aşırı soğuk Safa -Merve arasındaki alanda klimaların ve pervanelerin üflediği buz gibi hava sirkülasyonundan kurtulmak amacıyla küçük şemsiyeyi tişörtümle derimin arasına koyarak soğuğun içime işlemesine mani olmaya çalışmış ve başarılı da olmuştum.
Bu taktik her zaman işe yaradı.Her ne kadar Bayram hoca bir şey olmadığını, üşümediğini söylemişse de gönlüm ,yağmur yağarken arkadaşımızın sırılsımlak bir gömlekle gezinmesine razı olmadı.Tatbik ettiğim tampon tekniği zannederim işe yaradı ,zira herhangi bir soğuktan kaynaklanan hastalığa maruz kalmadı.
Dönüş yolunda Orhan'ın sağdan soldan topladığı kuru dalları alıp arabaya doğru yürüyüşe geçtik. Yağmur hala ezgin ezgin yağmaya devam ediyordu. Yer,yağan yağmurla iyice ıslanmıştı. Paçalarımızda yoğun çamur olduğunu ısınmak için yaktığımız ateşin etrafında dururken fark ettim.
Piknik alanına döndüğümüzde ekibin gizli kahramanlarından birisi olan Hanifi kardeşimizin semaveri yeniden canlandırması sayesinde içimizi ısıtan sıcak çaya bıraktığımız yerden berdevam olduk. ..Mangal ateşini yaktığımız yerde uyuyan ateşi uyandırarak üşüyen bedenlerimizi , ıslanan ayaklarımızı ve elbiselerimizi kurutmaya çalıştık.
Ateşin üzerinden atlayarak içimizdeki çocuğu biraz şımartmanın strese iyi geldiğini herkes bilir. Çitlediğimiz kavrulmuş çekirdekler bitince kalan kavurmayı ısıtıp iştahı olan arkadaşlarımıza servis ettik..Yağmur tamamen kesilmişti. Ateşi tamamen söndürüp piknik malzemelerimizi toplayarak arabaya yerleştirdik.Geride hiçbir çöp bırakmamaya özen gösterdik.Ateşi tamamen söndürüp çıkan çöpleri konteynırlara attık.Bizim piknik yaptığımız bölge geldiğimizdekinden daha temiz ve tertipliydi.
Geniş,büyük ve yaşlı söğüt ağaçlarıyla çevrili piknik alanı ile Akçakent’in merkezi arasındaki mesafe çok azmış ki Atmaca turun Mahir şoförü Orhan daha arabanın direksiyonunu yeni yeni kurmaya başlamıştı ki yol bitti ; bir anda Pazar yerindeki yolda bulduk kendimizi.
Akçakent’in merkezinde mevcut tek cadde boyunca aracı sürdük.Okulun yakınında semaverleri sahibine iade edip Polatlı tarafına doğru giden yolu takip ederek Polatlı köyüne ulaştık.Fatih beyin mütemadiyen tekrarladığı “birazdan dağa çıkacağız orada çok güzel ve ilginç bir manzara var.Şu dağa çıkınca Yozgat tarafları ,Çiçekdağı ve Yerköy ayaklarımızın altında kalıyor.” cümlesinin tahakkuku için Polatlı köyünde dağ yoluna sapmayı deneyecektik fakat hangi yolun bizi dağın zirvesine vasıl edeceğine karar veremedik. En münasip çözüm harman yerinde konuşan köylülerden yardım almaktı.Biz de öyle yaptık.Zirveye çıkan zorlu arazi yolunu gösterdiler.Yol,yağan yağmurdan sonra oluşan Selin etkisiyle yarılmıştı.Arabanın tekeri geniş ve derin yarıklara girecek olsa yarılma tehlikesi vardı.
Bir yanımızda ormanın yok edilerek tarımsal araziye dönüştürülen verimli tarlalarda insan beline ulaşan buğday ve arpa firik zamanındaydı.Diğer yanımızda ise traktörle derince sürülmüş ,verimli topraklara sahip tarlalar mevcuttu.Önümüzdeki yol gittikçe daraldı ,bir yere vardığımızda ise tamamen gidilemeyecek bir hâl aldı...
Fatih Bey "fırsattan istifade sizi şu tarafa doğru biraz yürütmek istiyorum!Arabadan inip biraz yürüyelim isterseniz”diye hafif eğimli rampadan dağın zirvesi istikametine doğru yürümeye başladı.Kuvvetli esen rüzgar,ağaçların dallarını kuvvetli bir biçimde sallarken , çıkardığı acı ses yaprakların arasında ıslık çalıyordu.Hepimiz yorulmuştuk.Vakit geçmiş ,ikindi ezanı çoktan okunmuştu.Önümüzde ,gezmemiz gereken iki mühim tarihi mekan ve gitmemiz gereken meşakkatli bir yol vardı...” Fatih bey ,fazla vaktimiz kalmadı ,zirveye çıkmamız çok zaman alır siz de muvafakat ederseniz Dulkadirli köyüne gidelim...Orayı hava kararmadan görmemiz daha iyi olur herhalde” teklifimi hem jest ve mimiklerini kullanarak hem de sözlü olarak uygun gördüğünü onayladı...