Asya'dan Avrupa'ya uzanan İpek Yolu üzerinde yer alan, beş bin yıllık köklü geçmişiyle nice medeniyete ev sahipliği yapmış kadim bir şehir: Kırşehir.

Tarihin her döneminde değerini ve önemini koruyarak bugüne ulaşan bu topraklar, Alperenlerin yurdu olmuş; Ahi Evran, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre, Şeyh Edebali ve Ahmed-i Gülşehri gibi gönül erlerini bağrında barındırmıştır. Selçuklu’nun çöküşünü fark eden bu erenler, Osmanlı İmparatorluğu'nun temellerinin Hılla Gölü kenarında atılmasına vesile olmadan önce, halkın dili Arapça ve Farsça'ya karşı adeta bir direniş başlatmışlardır. İşte bu direnişin sesi olan Âşık Paşa, on iki bin beyitten oluşan Garipnâme adlı eseriyle, Türkçenin Kırşehir’den yeniden doğmasına öncülük etmiştir.

Âşık Paşa, dedesi ve babası Muhlis Paşa gibi ilim ve irfan sahibi köklü bir aileden geliyordu. Bu yüzden Garipnâme’yi yazması tesadüf değil, bir bilinç ve dava işiydi.

Ahiliğin başkenti, ozanlar diyarı olan bu güzel şehir, Türkçenin doğduğu il olarak hafızalara kazınmıştır. 2009’da yerel 2010’da ulusal ve sekiz kere de uluslararası Aşık Paşa Şiir Şöleni olarak valilik ve belediyenin desteği ile kutlamaları başlatmıştık. Birkaç senedir de maalesef yapılmıyor. Dileğim odur ki; Türk Dil Bayramı, her yıl resmî olarak Kırşehir’de kutlansın.
Ve ben de şiirimle diyorum ki Âşık Paşa'm...