Kafkas İslam Ordusu Bakü Yollarında

Ermeni milliyetçileri tarihin farklı dönemlerinde soydaşlarımıza karşı sistematik bir etnik temizlik politikası yürütmüşlerdir.

Mifik “Büyük Ermenistan” hayallerini gerçekleştirmek amacıyla defalarca kez Türk-Müslüman halk kendi ata yurtlarından zorla göç ettirilmiş ve bu insanlara karşı insanlık dışı katliamlar gerçekleştirilmiştir.
1918 yılında, 30 Mart–3 Nisan tarihleri arasında Bakü ve çevresindeki bölgelerde Türk-Müslüman halka karşı gerçekleştirilen bu kitlesel kıyım tarihe “Mart Soykırımı” olarak geçmiştir. Ancak bu soykırım yalnızca Bakü ilə sınırlı kalmamış; Mart-Haziran ayları arasında Şamahı, Kuba, Haçmaz, Lenkeran, Hacıqabul, Salyan, Zengezur, Karabağ, Nahçıvan ve diğer birçok bölgede benzer vahşiliklerle devam ettirilmiştir.
Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ardından, 4 Haziran 1918 tarihinde Azerbaycan Halk Cumhuriyeti ile Osmanlı Devleti arasında “Dostluk ve İşbirliği Anlaşması” imzalanmıştır. M. E. Resulzade, bu anlaşmaya dayanarak Ermeniler tarafından Türk-Müslüman halka karşı işlenen kitlesel suçların önlenmesi amacıyla Osmanlı Devleti’nden askerî yardım talebinde bulunmuştur. Bu çağrının sonucunda Kafkas İslam Ordusu Azerbaycan’a intikal etmiştir.
Nuri Paşa’nın komutasındaki Kafkas İslam Ordusu, Azerbaycan’ın çeşitli bölgelerinde Ermeni silahlı gruplarının etkisiz hâle getirilmesi amacıyla birçok askerî harekât gerçekleştirmiştir.
Bu bölgelerde kazanılan zaferlerin ardından nihai hedef Bakü’nün kurtarılması olmuştur. Bakü’nün özgürlüğüne kavuşması amacıyla şehrin çevresinde haftalar süren şiddetli çatışmalar yaşanmıştır.
Söz konusu çatışma alanlarından biri de Bakü’nün kadim yerleşimlerinden olan Digah köyüdür (Harita 1).


Harita 1. 1918.yıl
Azerbaycan'ın Abşeron bölgesinde yer alan Digah köyü, Mehemmedi, Fatmayı ve Balahanı köyleri ile komşudur.
Bakü çevresinde gerçekleşen çatışmalar sırasında Kafkas İslam Ordusu'nun resmî yazışmalarında Digah köyünün adı sıkça geçmektedir. Bu yazışmalardan bazı örnekler aşağıda sunulmuştur:
“Maştağa ve Merdekan’da bulunan kuvvetlerimizin ana birliklerimizden oldukça uzakta kalması nedeniyle, Fatmayı yönünde gerçekleşebilecek güçlü bir düşman taarruzunda bu birliklerle olan bağlantının kesilme ihtimali bulunduğundan; Kuzey Grubu’nun sol kanadındaki dağınık birliklerin toplanarak Bileceri-Digah cephe hattının ele geçirilmesi, Bakü’deki gerçek durumu öğrenmek üzere esir alınması, tarafımızdan casus gönderilmesi, düşman tel örgülerine verilen elektrik akımının kaynağının fedailer aracılığıyla tahrip edilmesi, düşmanın tahkimat faaliyetlerinin topçu atışlarımızla engellenmesi ordu tarafından önerilmiş ve bildirilmiştir.” (22.08.1918 tarihli ordu bildirisi)
Bakü taarruzuna hazırlık kapsamında ordu tarafından şu şifreli emir gönderilmiştir:
**“1. Bakü taarruzuna hazırlık amacıyla Hırdalan’ın kuzeydoğusunda bulunan 364 ve 311 metre rakımlı tepe hattı tutulmalı ve tahkim edilmelidir.
2.Fatmayı’daki birlik ile aynı zamanda Digah ve Saray’da bulunan süvariler Balahanı’ya sevk edilmelidir. Maştağa’daki birliğin Digah’a, Merdekan’daki Lezgi süvarilerinin ise Maştağa’ya yönlendirilmesi konusu da araştırılmalıdır.”**
Kuzey Grubu’ndan gönderilen emrin özeti şu şekildedir:
“1. Yanardağ’ın düşmandan alınmasının ardından, düşman 311 metre yüksekliğindeki Binegedi tepesini tel örgülerle tahkim etmiş, kuvvetlerini artırmış ve topçu birlikleri sevk etmiştir. Digah’ın kuzeydoğusunda bulunan düşman mevcudu yaklaşık 500 kişi olup, Alman kaynaklarından elde edilen bilgilere göre Biləcəri’de 2.000 piyade, 400 süvari ve birkaç top bulunmaktadır.
2. Kuzey Grubu’na bağlı birlikler, yarın sabah karşılarında bulunan düşmana baskın şeklinde bir taarruz düzenleyerek Digah-Binəqədi hattının en sağlam noktalarını ele geçireceklerdir.”** (31.08.1918 tarihli rapor)
Bu tarihte bölgede bulunan 38. Alay, Kuzey Grubu’ndan takviye istemiştir. Verilen karşılık emri şu şekildedir:
1. Grubun yedek birliği olan 107. Alay’ın 2. Taburu emrinize gönderilmiştir.
2.38.Alay, bu taburun kendisine katılmasıyla birlikte, 1. Tabur’un bulunduğu cephede direnç gösteren düşmanı etkisiz hale getirerek Digah-Mehemmedli hattındaki tahkim edilmiş noktaları ve söz konusu köyleri ele geçirip sağlam şekilde tahkim edecek; daha ileri gidilmeyecektir.
3.Alay emrine iki adet Krupp topu gönderilmiş olup, topçu mühimmatındaki eksiklikler de giderilecektir. Bu tabur ve topların desteğiyle bugün, mümkün olmaması hâlinde ise yarın sabah mutlaka emredilen hattın ele geçirilmesi gerekmektedir.”**
38. Alay’ın büyük bir özveriyle görev yapan 29. Taburu, Digah’ın batı kesimlerine; 1. Taburu ise köyün kuzeyine ulaşmış ve hava karardıktan sonra bu hatlarda mevzilenmişlerdir.
31 Ağustos gecesi başlayan çatışmalar, 1 Eylül sabah saatlerine kadar devam etmiştir. Sonuç olarak, Digah-Məhəmmədli hattı, Digah köyü ve köyün güneyinde deniz seviyesinden 345 metre yükseklikte yer alan tepe tamamen 38. Alay tarafından ele geçirilmiştir. Binegedi, Digah ve Mehemmedli köyleri düşman işgalinden kurtarılmıştır. Bu muharebe ve düşman kayıpları hakkında General Dunsterville kendi günlüklerinde ayrıntılı bilgiler vermiştir:
1 Eylül 1918 – General Dunsterville’in hatıralarından:
“Sabah saat 6’da Türk kuvvetleri, Digah’ta mevzilenmiş Rus, Ermeni ve İngiliz birliklerine saldırdı. Ruslar ve Ermeniler, mevzilerini yalnızca bir saat kadar koruyabildiler. Sonrasında mevzilerini terk ederek panik halinde geri çekildiler ve bu durum, Varviçkşir İngiliz bölüğünü her iki taraftan açıkta bıraktı. Çatışarak geri çekilen İngiliz birlikleri 4 subay ve 67 astsubay ile er kaybı verdi.”
2 Eylül 1918 tarihinde sunulan raporlara göre, günün çeşitli saatlerinde Batı Grubu’nun sorumluluk bölgesi olan Yanardağ (364 metre rakımlı tepe), Binegedi (311 metre rakımlı tepe) ve Digah üzerinde düşmana ait uçaklar etkisiz bombalar bırakmış; Bileceri’nin doğusunda konuşlu düşman obüs topları ise sabah saatlerinden akşama dek aralıklarla Digah’ı top ateşine tutmuştur.Digah çevresinde cereyan eden çatışmaların başlıca nedenlerinden biri, bölgenin stratejik açıdan büyük öneme sahip olmasıydı. Yüksek rakımlı olması sayesinde düşman mevzilerinin net bir şekilde gözlemlenebilmesi, bu bölgeyi her iki taraf için stratejik açıdan önemli hâle getirmiştir. Aynı zamanda, dağ topları ilə atış yapmaya elverişli olması, bu alanı kritik bir topçu noktası haline getirmiştir. Bu nedenle burada Kafkas İslam Ordusu’na ait siperler inşa edilmişti. Günümüzde bu siperler, Yanardağ Devlet Tarih-Medeniyyet ve Doğa Koruma Alanı içerisinde yer almaktadır. Bölgede Osmanlı siperleri ve topların izleri halen açık şekilde görülebilmektedir.
Bakü’nün kurtarılması için yapılan son hazırlıklar çerçevesinde verilen emirlerde, Digah bölgesinde topçu bataryalarının konuşlandığı açık şekilde belirtilmiştir. Emirde şu şekilde yer verilmiştir:
“9., 10., 13. ve 56. Piyade Alayları, bir dağ obüs bataryası, 3 Rus saha topu, 4 Rus dağ topu, 2 adet 10.5’luk saha obüs topu, 10 toptan oluşan 3 güçlü dağ bataryası, 2 Osmanlı Schneider topu ve piyade alaylarına destek sağlamak üzere 6 adet Schneider dağ topu görev alacaktır. Bu 6 Schneider topundan 4’ü Digah’ta bulunmakta olup derhal sevk edilmelidir.”
Ayrıca vurgulanmalıdır ki, bu çatışmalarda yalnızca Kafkas İslam Ordusu askerleri değil, aynı zamanda Bakü köylerinin sivil halkı da büyük cesaret göstermiştir. Özellikle Maştağa grubu olmak üzere, Bakü’nün “kabadayları”ları bu muharebelere aktif şekilde katılmışlardır. Savaş sırasında hem Osmanlı askerleri hem de Azerbaycanlı gönüllüler şehit düşmüştür.
Ne yazık ki Digah çevresinde yaşanan çatışmalarda şehit olanların tam sayısı bilinmemektedir. Konuya dair resmî belgelerde yalnızca 5 Eylül 1918 tarihli bir raporda bilgi verilmiştir. Bu rapora göre, Digah’ın ele geçirilmesi sırasında 3 subay ve 16 asker kaybedilmiştir.
Abşeron bölgesinin Digah köyünün eski mezarlığında, 1918 yılında yerli halkla birlikte kahramanca savaşarak şehit düşmüş 9 Osmanlı askeri defnedilmiştir.
2019 yılında, Digah köyünün mezarlığında, kimliği bilinmeyen Türk askerlerinin anısına bir anıt dikilmiştir. (Bkz. Şekil 1)

Şekil 1.
Aynı yılın Mart ayında anıtın açılış töreni gerçekleştirilmiştir. Açılış törenine Abşeron Kaymakamı İ. Gülmemmedova, Türkiye'nin Azerbaycan’daki Büyükelçiliği’nin Birinci Müsteşarı V. Öskiper ve ilçe kamuoyunun temsilcileri katılmıştır.
Törene katılanların Kafkas İslam Ordusu’nun 1918 yılında Ermenilere karşı gerçekleştirdiği zafer yürüyüşü ve özgürlük misyonu hakkındaki konuşmalarının ardından, anıt çevresine Abşeronlu gönüllülerin iştirakı ilə 500 adet ağaç ve çiçek fidanı dikilmiştir.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, 1918 yılı muharebeleri sırasında yerel halk Kafkas İslam Ordusu’na destek vermiştir. Onlar yalnızca Türk kardeşlerimizle birlikte savaşmamış, aynı zamanda onlara evlerini açmış, yiyecek ve diğer maddi yardımlarda bulunmuşlardır.
“Cumhuriyetin kurtarıcılarının emaneti” diyebileceğimiz yapılardan biri de Digah yerleşiminin Yukarı Mahallesinde bulunan yaklaşık 100 yıllık bir mülkün kalıntılarıdır. (Şekil 2.)

Şekil 2.
Digah sakini olmuş Yarmemmed Seyidmemmed oğluna ait bu ev 1914 yılında inşa edilmiştir. Yarmemmed kişinin torunu Zeynep ninenin verdiği bilgilere göre, dedesi köyün varlıklı kişilerinden biri olmuştur. Mülkün sahibi Yarmemmed kişi Kafkas İslam Ordusu’na yardım etmiş, elinden gelen desteği vermiştir.
1918 yılında başlayan Azerbaycan-Türkiye kardeşliği bugün de devam etmektedir.
Bir milletiz, iki devlet
Aynı arzu, aynı niyet
Her ikisi Cumhuriyet
Azerbaycan–Türkiye.
(Bahtiyar Vahabzade)
İkinci Karabağ Savaşı sırasında Türkiye Cumhuriyeti, Azerbaycan’ın haklı mücadelesinde yanında olduğunu bir kez daha tüm dünyaya göstermiştir. Kardeş Türkiye, uluslararası kamuoyundaki açıklamalarıyla ve 44 gün süren Vatan Muharebesi boyunca üst düzey devlet yetkililerinin sık sık Azerbaycan’a gelmesi ilə, Azerbaycan’a hem siyasi hem de manevi açıdan destek vermiştir.
Azerbaycan-Türkiye kardeşliğinin gelecekte de devam etmesi, sadece iki ülkenin değil, aynı zamanda tüm Türk dünyasının tarihî, kültürel, siyasi ve ekonomik açıdan daha da güçlenmesine zemin hazırlayacaktır. Bu derin ve köklü dostluk, ortak dil, tarih ve medeniyet birliği temelinde yükselirken, iki ülke arasındaki iş birliği farklı alanlarda yeni ufuklar açacaktır. Ekonomik alanda atılacak adımlar, ticaretin ve yatırımların artmasıyla bölgesel refahı desteklerken; siyasi ve diplomatik dayanışma, uluslararası arenada Türk dünyasının sesi ve gücü olarak daha güçlü temsil edilmesini sağlayacaktır.
Kültürel açıdan ise, ortak değerler ve mirasın korunması ve yaygınlaştırılması, genç nesillere aktarılması, her iki milletin kimliğinin güçlenmesinde hayati rol oynayacaktır. Sanat, edebiyat, eğitim ve bilim alanlarındaki iş birlikleri, Türk halklarının zengin kültürel mirasını dünya çapında tanıtmaya büyük katkı sunacaktır.
Bugün içinde bulunduğumuz çağda, küreselleşmenin hızla ilerlediği bir dönemde, Türk dünyasının birlik ve dayanışma içinde olması, sadece bölgesel değil, küresel ölçekte de etkili bir güç merkezi oluşturması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda, “Türk’ün Gücü”nü dünyaya tanıtmak, kültürel ve siyasi bir misyon olduğu kadar, ekonomik ve stratejik bir zorunluluk haline gelmiştir.
Özetle, Azerbaycan-Türkiye kardeşliği, geçmişin gururunu geleceğin umutlarıyla birleştirerek, Türk milletinin dünyadaki yerini ve etkisini her alanda daha da güçlendirecek; barış, kalkınma ve dayanışmanın simgesi olacaktır.