Her insan için vatan yalnızca toprak değil, aynı zamanda kültürün, tarihin, dilin ve ruhun taşıyıcısıdır. Vatan sevgisi, bireyin kendisini, ailesini ve gelecek nesilleri koruma uğrunda gösterdiği sadakatin temel kaynağıdır. Vatan uğruna canlarını feda eden şehitlerimiz ve yiğit savaşçılarımızın hatırası bizim için daima mukaddestir. Onların sergilediği mertlik, cesaret ve vatan sevgisi her bir Azerbaycan vatandaşına ilham vermektedir. Hepimizin üzerine düşen görev – doğduğumuz toprakları korumak, milli değerlerimizi yaşatmak ve Vatanımızı daha da güçlü kılmaktır.
Vatanı koruyan erkeklerle birlikte, gerek cephe gerisinde gerekse ön cephede kadınların rolü her zaman büyük olmuştur. Hangi ülkeden olursa olsun, kadınların kahramanlığı daima tarihte yer edinmiş, onların sergilediği fedakârlık ve cesaret gelecek nesillere ilham kaynağı olmuştur. Kadınlar yalnızca evde aile ve çocukların sorumluluğunu üstlenmekle kalmamış, aynı zamanda yaralıların tedavisinde, lojistik ve destek hizmetlerinde, gıda ve yardım dağıtımında, ayrıca bilgi ve organizasyon faaliyetlerinde büyük fedakârlık göstermişlerdir. Kadınlarımızın bu yiğitliği, cesareti ve sadakati her bir mücadelenin başarıyla sonuçlanmasında önemli rol oynamış; onların adları ve kahramanlıkları savaş bölgelerinde tarihin sayfalarına altın harflerle yazılmıştır. Sergiledikleri fedakârlık, gelecek nesillere ilham vermekte ve vatanseverlik ruhunu daima yaşatmaktadır.
Azerbaycan halkının özgürlük ve bağımsızlık uğrunda yürüttüğü mücadele tarihinde kadınlarımızın gösterdiği fedakârlık her zaman özel bir yere sahip olmuştur. Onlar yalnızca evde aile ve çocukların sorumluluğunu taşımakla yetinmemiş, aynı zamanda yaralıların tedavisinde, organizasyon ve destek işlerinde, savaş bölgelerinde fedakârlık göstererek milli iradenin korunmasında ve halkın birliğinin güçlenmesinde önemli rol oynamışlardır. Tarihin farklı dönemlerinde Nigar ve Hacer gibi kadınlar, mertlik, cesaret ve kahramanlığın timsali olarak kabul edilmiş; savaş meydanlarında erkeklerin yakın silah arkadaşı ve dayanağı olmuşlardır. Yakın geçmişte, Karabağ Savaşı sırasında da kadınlarımız büyük kahramanlık ve yiğitlik örnekleri sergilemişlerdir. Onlar yalnızca savaş meydanında değil, cephe gerisinde de fedakârlık göstererek halkımızın zafer iradesini pekiştirmişlerdir.
Halkımız, Salatın Esgerova ve Gültekin Esgerova gibi yiğit kadınlarla bugün de gurur duymakta, onların hatırasını daima yüceltmektedir. Bu kahraman hanımlar, hayatlarını vatan uğruna feda ederek Azerbaycan kadınının mertlik simgesine dönüşmüşlerdir. Sergiledikleri kahramanlık ve vatanseverlik duygusu günümüz gençliği için örnek teşkil etmektedir. Kadınlarımızın savaş döneminde gösterdikleri yiğitlik halkımızın hafızasına ebediyen kazınmış ve bu kahramanlık geleneği, gelecek nesillere vatana sadakat örneği olarak aktarılacaktır.
Bu kahraman kadınlardan biri de Azerbaycan’ın Millî Kahramanı, Birinci Karabağ Savaşı’nın şehit hekimi Gültekin Esgerova’dır. Onun yaşamı, savaş yolu ve şehadeti; Azerbaycan kadınının vatan karşısında ne denli büyük bir irade, cesaret ve kahramanlık sergileyebileceğinin açık bir örneğini teşkil etmektedir. Gültekin Esgerova yalnız bir hekim ve anne olarak değil, aynı zamanda yiğit bir vatan evladı olarak da tarihte silinmez bir iz bırakmıştır. Onun fedakârlığı ve mertliği, gelecek nesillere ilham kaynağı olmaya devam etmekte ve her bir Azerbaycan vatandaşının vatanseverlik ruhunu güçlendirmektedir.
Şekil 1. Gültekin Esgerova
Gültekin Esgerova, 20 Kasım 1960 tarihinde Bakü şehrinde dünyaya gelmiştir. Eğitim hayatına Bakü’nün Nerimanov ilçesinde bulunan 200 numaralı ortaokulda başlamış, buradan mezun olduktan sonra 1985 yılında Azerbaycan Devlet Tıp Enstitüsü’nü başarıyla tamamlayarak hekimlik mesleğini kazanmıştır. Mesleki kariyerine 8 No’lu Acil Yardım İstasyonu’nda başlamış, daha sonra Üroloji Klinik Hastanesinde hekim olarak görevini sürdürmüştür. 1990’lı yılların başlarında Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı başlattığı savaş, halkın seferber olmasına neden olmuştur. Gültekin Esgerova da bu çağrıya kayıtsız qalmamıştır. 4 Nisan 1992’de, küçük kızını annesine emanet ederek gönüllü şekilde cepheye gitmiştir. Onun bu kararı, hekimlik mesleğine duyduğu bağlılığın ve vatanseverliğinin bir göstergesi idi. Karabağ Savaşı başladığında, vatanına duyduğu derin sevgi ve yurtseverlik duygusu onu hiç tereddüt etmeden cepheye götürmüştür.
Kızıyla yapılan bir röportajda şu şekilde anımsanır:
“Anneme telefon geldi... Ben de tesadüfen duydum: Yarın yola çıkıyoruz. Heyecanla sordum: Anne, neden gidiyorsun ki oraya? Oraya erkekler gitmeli, kadınlar değil... Annem ise sakin ama kararlı bir sesle yanıtladı: Sen gitme, ben gitmeyeyim, peki kim gitsin? Ve böylece, annem gönüllü olarak cepheye gitti.”
Gültekin, Turşsu ve Şuşa hastanelerinde, ayrıca Ağdam’ın Mahrızlı köyündeki hastanede askeri hekim olarak görev yapmış; yaralı askerlerin hayatını kurtarmış, son derece zor ve tehlikeli koşullarda gösterdiği fedakârlıkla tüm ekibe örnek olmuştur. Kahraman hekim, ilk kez yanında beş hemşireyle birlikte cephe bölgesine gitmiş ve yaralı askerlerin hayatını kurtarmak için büyük bir özveri göstermiştir. Onun hizmetlerinden biri de Şuşa Cezaevi’ndeki tutukluların serbest bırakılması olmuştur. Askerlerin ifadelerine göre, eğer cezaevi kapıları açılmasaydı, orada bulunanlar esir düşeceklerdi. 8 Mayıs 1992’de Şuşa işgal edildikten sonra, şehri en son terk edenlerden biri de Gültekin Esgerova olmuştur. Annesine gönderdiği mektubunda şöyle yazmaktaydı: “Anne, selam. Ben sağ ve salimim. Ben sonuna kadar buradayım. Şuşa alınana dek!..”
Şekil 2. Gültekin Esgerova Şuşa şehrinde
Gültekin Esgerova, daha sonra Laçın ve Kubadlı’nın savunmalarına da katılmıştır. 19 Haziran 1992’de (bazı kaynaklarda 20 Haziran olarak geçmektedir) Hocalı ilçesinin Aranzəmin yüksekliği uğruna gerçekleşen ağır çatışmalarda şehit düşmüştür. O, yalnızca bir hekim olarak değil, aynı zamanda savaş meydanında askerlerle omuz omuza çarpışarak kahramanlık sergilemiştir.
Kahraman hekim, 1992 yılında Bakü’de Şehitler Hiyabanı’nda toprağa verilmiştir. Tabutunun üzerine harı bülbül çiçeği konulmuştu – bu, Karabağ acısının simgesi idi. Onun öğrenim gördüğü 200 numaralı ortaokula ve Bakü’deki bazı tıp kurumlarına adı verilmiş, büstleri dikilmiştir. “Tefekkür” Üniversitesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı onun adını taşımaktadır. Ayrıca Hazar Denizi’nde seyreden gemilerden biri “Gültekin Esgerova” adını almakta ve gemide küçük bir müze bulunmaktadır. 2014 yılında ise “Gültekin” filmi ve “Gültekin Zirvesi” kitabı kamuoyuna sunulmuştur.
Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının 20 Kasım 1993 tarihli kararnamesi ile Gültekin Esgerova ölümünden sonra “Azerbaycan’ın Millî Kahramanı” unvanına layık görülmüştür. O, yaşamını halkına, vatanına ve askerlerine adayan fedakâr bir hekim, kahraman bir anne ve yiğit bir Azerbaycan kadını idi. Onun şehadeti, kadınlarımızın Karabağ Savaşı’nda sergilediği cesaretin en parlak örneklerinden biri olarak tarihe ebediyen kazınacaktır. Her toplumun mutlu yarını, kadınlarının fedakârlığına ve kahramanlığına bağlıdır.
Şekil 3. Bakü’nün Nərimanov ilçesindeki hastanenin önüne bir büst dikildi.
Günümüzde Azerbaycan kadınının gerek ailede, gerek iş hayatında ve gerekse toplumdaki saygın konumu, devletimizin başarılı ve mutlu geleceğinin, halkımızın refahının en önemli güvencelerinden biridir. Ülkemizde tesis edilen demokratik ortam, kadınların zengin potansiyelinin hayata geçirilmesi için elverişli bir zemin yaratmaktadır. Azerbaycan devletinin kadınlara yönelik yürüttüğü politika, her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırarak kadınların eşit haklarını ve eşit imkânlarını güvence altına almayı amaçlamaktadır. Kesin olarak ifade edilebilir ki, bu politika süreklilik ve değişmezlik niteliği taşıyarak, kadınların toplumdaki saygın konumlarını daima koruyup muhafaza etmeye imkân verecektir.