Azerbaycan Dokuma Sanatının Tarihi Gelişimi ve Geleneksel Kumaşları

Azerbaycan halkının zengin ve köklü sanat gelenekleri arasında dokumacılık önemli bir yere sahiptir.

Bu sanat dalı, halkın estetik anlayışını, yaşam tarzını ve sanatsal hayal gücünü yansıtan kumaş üretimi ile doğrudan ilişkilidir. Zengin motifli ve renkli dokumalar, yüzyıllar boyunca halk sanatçılarının zevkini ifade etmiş, Azerbaycan kültürünün ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir. Aynı zamanda bu dokumalar, ait oldukları dönemin tarihî ve toplumsal özelliklerini de geleceğe aktarmıştır. Kumaş üretimi, tarih öncesi dönemlerden itibaren yün, pamuk, ipek, keten gibi lifli bitkiler ile boya bitkilerinin bolca bulunduğu bölgelerde gelişmiştir. Azerbaycan’ın elverişli doğal ve coğrafi koşulları da bu sanatın şekillenip gelişmesine uygun zemin hazırlamıştır. 19.yüzyılın sonlarında ülke ekonomisinde belirli bir durgunluk gözlense de zanaatkârlık, özellikle dokuma sanatı gelişimini sürdürmüştür. Rusya'da kapitalist ilişkilerin yeni bir evreye geçmesi, geleneksel el sanatlarında yapısal değişikliklere yol açmış, ilk imalathaneler kurulmuş, boya üretimi artmış ve bazı merkezlerde el tezgâhları buhar makineleri ile değiştirilmiştir. Bu dönüşüm, geleneksel motifli kumaşların dekoratif niteliklerinin sadeleşmesine neden olmuştur.

Şekil 1. Dokuma tezgahı
Geleneksel Kumaş Türleri ve Özellikleri
Azerbaycan dokumacılığında üç temel teknik yaygın şekilde kullanılmıştır: desenli dokuma, baskı ve nakış teknikleri. Bu yöntemlerle üretilen başlıca kumaş türleri şunlardır: tafta, ganovuz, darayı, mov, cecim, alaca, tetinlik ve xasqırmızı. Bu kumaşlar özellikle Şamahı, Gence, Nahçıvan, Şuşa gibi şehirlerde yaygın olarak üretilmiştir.
Tafta-İpekten dokunan, ince ve sık yapılı bir kumaş türüdür. 15.–17. yüzyıllarda Avrupa ve Rusya’da büyük ün kazanmıştır. 19. yüzyılda Azerbaycan’ın Şuşa ve Şamahı bölgelerinde yoğun olarak üretilmiştir. Özellikle renkli kare ve çizgili desenlerle zenginleştirilmiştir. Halk arasında sık dokunmuş türüne "çarta tafta", narin ve dayanıksız yapıda olanına ise "şaxısındı tafta" denmiştir.
Ganovuz-Kenar iplikleri kabarık olan bu kumaş, taftaya göre daha sık dokunmuştur. Renklerine göre "şahi", "cenneti", "gecə-gündüz", "səhər-axşam" gibi adlar almıştır. İpek veya iplik karışımlı versiyonları bulunur. XIV–XIX yüzyıllarda Azerbaycan'da da (Şamahı, Gence, Baskal vb.) yaygındı. İki türü bulunurdu: hafif ve zarif olanına “bursa”, ağır olanına ise “tafta” denilirdi. Geçmişte Azerbaycan’da gelinlik elbiseleri de bu kumaştan dikilirdi. Halk arasında “şahi”, “ördek boynu”, “sabah-akşam”, “al-yeşil” gibi adlarla anılırdı. Günümüzde ise daha çok Orta Asya’da üretilmektedir. Ganovuz kumaşı, yorgan yüzü, sabahlık dikiminde, çarşaf ve benzeri alanlarda kullanılmaktadır.

Şekil 2. Geleneksel Ganavuz kumaştan dikilmiş yöresel giysi
Darayı-Keten grubuna ait olan darayı, sık dokunmuş, tüylü iplikten hazırlanan ve çizgili-kare desenli bir kumaştı. 19. yüzyılda Şamahı, Gence ve Şuşa şehirlerinde yaygın olarak üretilmekteydi. Bu kumaşlar genellikle kadın dış giyimlerinde kullanılırdı. Aşık Alesger ve diğer halk ozanlarının şiirlerinde de darayıdan yapılmış giysilere rastlamak mümkündür.

Şekil 3. Darayı kumaş
Darayı dokumalar çizgili ve kareli desenli olurdu. Ancak bu kumaşın süslemeli türleri daha zengin bir kompozisyona sahipti. Örneğin, darayının süslemeli örneklerine — fite, bohça vb. eşyalar — genellikle hoş, yumuşak tonlarda boyalarla belirginleştirilmiş çizgi ve kare desenler üzerine serbest biçimde “bulut” ya da “ot” tasvirli çok ince beyaz çizgiler veya renkli metalik iplikler eklenirdi. Bu basit ve sanatsal detaylar, tek başına herhangi bir dekoratif anlam taşımazdı. Ancak belirli biçimde dokunmuş opak (saydam olmayan) süslemeli darayı kumaşlara uygulandığında, kuru çizgi ve kare desenlerin daha yumuşak ve zarif görünmesini sağlardı. 19. yüzyılda Tebriz, Şamahı, Şuşa ve Gence şehirlerinde “yeşil darayı”, “sarı darayı”, “dizlik darayı” ve “cittel darayı” adlarıyla bilinen özel darayı kumaşlardan kadın çarşafları da üretilmekteydi. Bu dönemde Azerbaycanlı kadınların giysilerinin büyük bir kısmı darayı dokumalardan yapılmaktaydı.
Mov- kumaşlar, keten dokumalı ve daha seyrek iplik yoğunluğuna sahip olup, zarif dokusu ve renk canlılığıyla dikkat çekerdi. Kırmızı zemin üzerine çizgili desenlere sahip bu kumaş türü genellikle düğün ve bayram gibi xüsusi günlerde kullanılırdı. 18.yüzyılda (özellikle hanlıklar döneminde) Azerbaycan’da ham ipekten, gülabatin kullanılmadan dokunan ipek kumaş türleri arasında en yaygın olanlarından biri de mov kumaşı idi. Gülabatinsiz kumaşların neredeyse tamamı teknik olarak tafta benzeri şekilde dokunurdu. Mov kumaşları hem düz (desensiz), hem de çizgili ya da kareli desenli olarak üretilirdi. Bu kumaşların iplik yoğunluğu, tafta dokumalı kumaşlara göre daha seyrektir. Burada soğuk (soluk) renklere kıyasla sıcak (parlak) renklere daha fazla ağırlık verilirdi. Kumaşın zemini genellikle kırmızı renkli olurdu ve geniş çizgilerle süslenirdi. Zarif dokusu ve renk çeşitliliğiyle öne çıkan mov kumaşlar, halk arasında özellikle düğün ve bayram günlerinde yaygın biçimde kullanılırdı. Mov kumaşı hakkında daha ayrıntılı bilgiye, Rusya’nın devlet hizmetinde görev yapan hekim-seyyah İ.Y. Lerx’in ikinci seyahatine ait günlüklerinde rastlamak mümkündür. 18. yüzyılın 1740’lı yıllarında Yeni Şamahı’nın (bugünkü Ağsu) zanaat üretimi hakkında yazan seyyah şöyle der: “Güzel görünümlü, çeşitli renklerde — yeşil, kırmızı ve mavi çizgili — ipek mov kumaşı dışında, burada çok az kumaş üretiliyor. İranlılar bu kumaştan yazlık gömlek dikiyorlar. Bizlerin neredeyse tamamı kendimize bu tür gömleklerden sipariş ettik.” Halk arasında mov kumaşlar; örtü, masa örtüsü, perde, kılıf kumaşı, giyimlik kumaş gibi çok amaçlı olarak kullanılırdı. Mov kumaşlar, dokuma türüne göre (düz, çizgili veya kareli), çizgilerinin rengine (yeşil, kırmızı, mavi) ve ölçüsüne (büyük ve orta boy) göre birbirinden farklılaşırdı.
Cecim- Yün, pamuk ve ipek liflerinden dokunan kalın, sağlam ve dekoratif ceçim kumaşlar, esas olarak Azerbaycan’ın Aran ve dağ eteği bölgelerinde — Ağcabedi, Şuşa, Cebrayıl, Ağdam, Berde ve Ordubad’da üretilmiştir. Ceçimler, eni 30-35 cm, uzunluğu 15-20 metre olan dar yatay şeritler halinde iplik tezgahında dokunur. Bu dokuma işlemi sonucunda duvar halısı, yatak örtüsü ve perde olarak kullanılan kumaşlar elde edilir. Ceçimlerin eni, dokuyucunun ayakları arasındaki mesafeye eşittir; çünkü kumaş hazırlanırken ceçimin eni onun ayaklarının arasından geçmelidir.

Şekil 4. Cecim kumaş
Ceçimlerin süsleme desenleri çeşitli ve zengindir. Ceçimi süsleyen farklı dikey çizgiler sıradışı, etkileyici, parlak ve dekoratiftir. Çoğu zaman dokuyucular bu çizgileri günlük yaşam eşyalarının (tarak, iplik, şamdan) ve geometrik öğelerin stilize edilmiş tasvirleriyle bezemektedirler.
Alaca- Alaca, eski dönemlerden—6. yüzyıl ile 9. yüzyıllar arasında Azerbaycan’da bilinen bir kumaş türüdür. "Kitabi-Dede Korkut" destanında da alaca kumaştan söz edilir. 16. ve 17. yüzyıl halk şairlerinin şiirlerinde kadın giysilerinde alacanının yer aldığı gözlemlenmiştir. Halk arasında “al”, “ala”, “alışa”, “əlişə” gibi adlarla anılan bu kumaş, çoğunlukla yünden ve ipekten yapılmış, keten dokumalı, sık dokunuşlu, sağlam ve dayanıklı eski bir dokuma çeşididir. Kırmızı ve iki renkli çizgilerden oluşan, Türk dilli halkların dokumaları arasında önemli bir yere sahip olan bu kumaşın Azerbaycan’da 6.–9. yüzyıllarda üretildiği bilinmektedir. Alaca, Azerbaycan halkının ateş ve güneşe olan inançlarını yansıtan ilk renkli desenli dokuma türü olarak kabul edilir. Şuşa’da üretilen ipek alacalardan zarif dokumalar yapılarak kadın üst giysileri hazırlanırdı. "Kitabi-Dede Korkut" destanında alaca kumaşın yatak örtüsü olarak kullanıldığı da belirtilmiştir.
Giymişsin alacayı,
Dikkat et alacaya.
Yârinin ela gözleri
Neredeyse alacak canı...
16.–17. yüzyılda yaşamış birçok halk şairi, Azerbaycan kadınlarının alaca kumaşlardan dikilen giysilerini şiirlerinde yüceltmiştir. Orta çağlarda ise Erdebil’de “alaca” adıyla anılan çizgili, renkli ipek kumaş türü üretilmiştir. Türk yazar Reşat Ekrem Koçu, “Türk Giyim Kuşam ve Süslenme” adlı sözlüğünde alaca hakkında şu bilgileri vermiştir:
“Alaca, genel olarak kırmızı zemin üzerine sarı çizgilerden oluşan bir kumaştır. Hem ipek hem pamuk alaca olarak ayrılır. Çok dayanıklı olan pamuklu alacayı Anadolu köylüsü yaygın şekilde kullanmıştır. İpek alacalar ise doğrudan Şam’da dokunur ve ‘Şam alacası’ olarak ünlüdür. İpek alacalar bayramlık giysilerde kullanılırdı. Evliya Çelebi’nin notlarına göre 17. yüzyılda İstanbul’da 70 alaca dükkanının bulunduğu kaydedilmiştir.”
Tetinlik-Yün, ipek ve iplikten dokunan bu kumaş, seyrek dokusu ve büyük desenli çizgileri ile alacadan ayrılır. 19. yüzyılda Gence ve Şuşa bölgelerinde yaygın olarak üretilmiştir.
Xasqırmızı- Ağırlıklı olarak Gence üretimi olan bu ince kumaş, koyu kırmızı zemin ve renkli çizgileri ile ayırt edilirdi. Hem erkek hem de kadın üst gömleklerinde kullanılırdı.Azerbaycan dokuma sanatının bazı teknik ve sanatsal özellikleri, Orta Asya, Ukrayna ve Moldova halklarının el sanatları dokumalarıyla benzerlik göstermiştir. Bu benzerlik, halklar arasındaki ekonomik ve kültürel ilişkilerin bir sonucudur. Tarih boyunca Azerbaycan’da kumaş üretimi; şal dokumacılığı, ketençilik, bezazlık ve şerbahçılık (ipekçilik) alanlarında gelişmiştir. Bu alanların birçoğunda uzmanlaşma gözlemlenmiştir. Örneğin, ipek kumaşlar “keçi” ve “ham ipek” dokumacılığı olmak üzere ayrı yönlerde üretilirdi. Keçi dokumacılığında çeşitli cecim türü ev ve giysi kumaşları yapılırdı.Ev döşemesi ve ev eşyaları için (nimder, döşek, kürsü yorganı, sofra örtüsü, perde vb.) cecim kumaşlar kullanılırdı. Giysiler (şalvar, gömlek, arkalık), torbalar, yular altlıkları ve çeşitli ev malzemeleri de dokuma sanatının ürünleri arasındaydı.Ham ipek dokumacılığı ile uğraşan şerbahçılar (ipekçiler) genellikle profesyonel atölyelerde çalışırlardı. Burada baskı-kalıp yöntemiyle süslenen kelağayı (baş örtüsü) özel bir uzmanlık alanı olarak üretilirdi.Ham madde türüne göre dokumacılık; hasır, halı-palaç, ağlabent ve kumaş dokumacılığı olarak ayrılmıştır. Kumaşlar iki temel türde dokunurdu: saya ve güllü (desenli). Geleneksel kumaş türleri çoğunlukla yün, pamuk, keten, ipek ve bunların karışımlarından üretilirdi. Üretim teknolojisi, atkı (eriş) ve çözgü (arğac) ipliklerinin çapraz şekilde dokunması esasına dayanıyordu.
Azerbaycan dokuma sanatının bazı teknik ve estetik özellikleri Orta Asya, Ukrayna ve Moldova’nın geleneksel dokumalarıyla benzerlik gösterir. Bu benzerlikler, tarih boyunca gelişen kültürel ve ekonomik ilişkilerin doğal bir sonucudur.Dokuma üretimi, tarihsel olarak şalbaflık (ipekçilik), ketencilik, bezazlık (kumaşçılık) ve şerbaflık (ipek dokuma) gibi alt alanlarda gelişmiştir. İpek kumaşlar “keci” (gündelik kullanıma uygun) ve “ham ipek” (özel amaçlı kullanım) olmak üzere farklı türlerde üretilmiştir. Bazı ustalar basma desenlerle kəlağayı (ipek başörtüsü) üretiminde uzmanlaşmıştır. 19.yüzyılda şal dokumacılığı Qazax, Nahçıvan, Şuşa, Quba, Şamahı ve Zaqatala bölgelerinde yaygınlaşmıştır. Özellikle Şamahı ve Zaqatala bu alanda öne çıkan merkezlerdi. Kullanılan şal türleri üretim yöntemine göre farklı adlar almıştır: "tepme şal", "yer şalı", "deve yünü şalı" vb. Azerbaycan dokuma sanatı, yalnızca günlük ihtiyaçları karşılayan bir zanaat değil; aynı zamanda halkın estetik anlayışını, dünya görüşünü ve kültürel kimliğini yansıtan bir sanat dalıdır. Halılar, kilimler, palazlar, zili ve diğer dokuma ürünleri hem işlevsel hem de dekoratif açıdan büyük değer taşımaktadır. Bölgesel üsluplar ve teknikler zamanla "okul" düzeyinde şekillenmiş; Karabağ, Kuba, Gence, Şeki, Tebriz ve Nahçıvan gibi bölgelerde yerel dokuma okulları oluşmuştur. Dokumalarda kullanılan motifler — yaşam ağacı, su, güneş, hayvan figürleri ve soyut desenler — halkın mitolojik düşünce dünyasını ve inanç sistemini yansıtır.Günümüzde de Azerbaycan dokumacılığı önemini korumakta, geleneksel teknikler çağdaş teknolojilerle harmanlanmakta ve hem ulusal hem uluslararası platformlarda sergilenmektedir. UNESCO tarafından somut olmayan kültürel miras kapsamında tanınan Azerbaycan halıcılığı, dünya kültür mirasına kazandırılmıştır.
Sonuç olarak Azerbaycan dokuma sanatı, geçmiş ile bugünü, gelenek ile modernliği birleştiren kültürel bir köprü; ulusal kimliğimizin en değerli yansımalarından biri olarak yaşamaya ve yaşatılmaya devam etmektedir.