AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yayman, katıldığı televizyon programında terörle mücadele, çözüm süreci, yeni anayasa tartışmaları, muhalefetin pozisyonu ve erken seçim iddialarına dair dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Yayman, Türkiye’nin son 25 yıllık siyasi kırılma noktalarını hatırlatarak, dış güçlerin Türkiye üzerindeki planlarını ve terör örgütlerinin araçsallaştırılmasını tarihsel örneklerle değerlendirdi.
1999 yılında terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanıp Türkiye’ye getirildiği dönemde, Fetullah Gülen’in ABD’ye gidişine dikkat çeken Yayman, bu süreci “bir terör örgütünün kullanım süresi dolduğunda, yerine yenisinin devreye sokulması” olarak niteledi. “O dönemde Türkiye bir terörist başını alırken, başka birini vermiş oldu” diyen Yayman, aynı yıl Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da cezaevine gönderildiğini hatırlatarak, bu tabloyu “Türkiye’ye karşı yürütülen operasyonel senaryoların açık bir göstergesi” olarak değerlendirdi.
“Bu kez süreç farklı”
Yayman, çözüm süreciyle ilgili geçmiş deneyimlerden ders çıkarıldığını, bu kez çok daha sağlam bir zemin üzerinde yürünüldüğünü ifade etti. “Türkiye artık dış senaryolara mahkûm bir ülke değil” diyen Yayman, devletin bu alanda önemli bir kurumsal tecrübe ve siyasi irade kazandığını vurguladı.
“Demokratik siyasetin önü açılmış, ret, inkâr ve asimilasyon politikaları sona ermiştir. PKK’nın dağda kalması için ne nesnel ne de öznel bir gerekçe kalmamıştır” ifadelerini kullanan Yayman, bu sürecin seçim kazanma ya da anayasa değişikliği için değil, Türkiye’nin iç cephesini güçlendirme amacıyla yürütüldüğünü söyledi.
“Kudüs İttifakı: Ortak dayanışmanın adı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kızılcahamam kampında kullandığı “Kudüs İttifakı” kavramına da değinen Yayman, bu ittifakın yalnızca iç barış değil, Türkler, Araplar ve Kürtler arasında bölgesel bir kardeşlik vizyonu sunduğunu belirtti. Erdoğan’ın bu söylemini “tarihi bir hitap” olarak değerlendiren Yayman, “Bu vizyon, emperyalist saldırılara karşı ortak duruşun adıdır” ifadelerini kullandı.
CHP’ye: “Yerli ve milli muhalefet olun”
Yayman, muhalefete yönelik eleştirilerini de sürdürdü. CHP’nin 75 yıllık çok partili siyasi tarih boyunca tek başına iktidar olamamasını “tarihsel başarısızlık” olarak niteleyen Yayman, partinin halkın değerleriyle çatıştığını savundu. CHP’nin çözüm süreci gibi milli meselelerde “bekle-gör” politikası izlediğini ve bu tavrın hem partinin tarihine hem de ülkeye zarar verdiğini ifade etti.
“CHP muhalefet görevini yerine getiremiyor, kendi iç iktidar mücadelesine hapsolmuş durumda. Bu yapı, iktidara değil, kendi içine muhalefet ediyor” diyen Yayman, CHP’ye yerli ve milli muhalefet olma çağrısında bulundu.
“AK Parti, kendiyle yarışıyor”
AK Parti’nin 23 yıllık iktidar sürecine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Yayman, partinin en büyük rakibinin yine kendisi olduğunu belirtti. “AK Parti gerçekten iktidardaki muhalefettir” diyen Yayman, istişare ve değerlendirme toplantılarının önemine dikkat çekerek, parti içi eleştiri ve önerilere açık bir yapı olduklarını vurguladı. “Kurulduğu günden bu yana sessiz devrimler gerçekleştiren bir hareketten söz ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“Erken seçim tartışmaları temelsiz”
Gündemdeki erken seçim iddialarına da net bir yanıt veren Yayman, Türkiye'de seçim tarihinin Anayasa ile belirlendiğini hatırlattı. “Seçim 2028’dedir. Gündemimizde erken seçim yoktur” diyen Yayman, bu tür tartışmaları spekülatif ve temelsiz bulduklarını belirtti. AK Parti’nin önceliğinin seçim değil; ekonomi, güvenlik ve toplumsal istikrar olduğunu söyledi.
“Milli güvenlik meselesidir”
Yayman, terörle mücadelede gelinen noktanın sadece siyasi değil, bir beka ve milli güvenlik meselesi olduğunu vurguladı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sürece verdiği desteğin önemine işaret ederek, “Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın liderliği, Bahçeli’nin siyasi iradesi ve toplumun desteğiyle bu süreç önceki deneyimlerden ayrışıyor” dedi.
Sözlerini “Bu süreç oy hesabıyla değil, Türkiye’nin istikrarı, birliği ve geleceği için yürütülüyor” diyerek tamamlayan Yayman, Türkiye Yüzyılı vizyonunun yalnızca ekonomik ve teknolojik kalkınmayı değil, iç barışı ve toplumsal huzuru da kapsayan geniş bir hedef olduğunu ifade etti.